Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Kuru Biber Kızartması ve Fizik Tedavi

 Bu yazımda asıl amacım size yemek tarifi vermek değil aslında.Geçen yazımda bahsetmiş olduğum konuyu biraz açmak istiyorum.Kolay bir insan değilim, arada gıcık taraflarım ön plana çıkabiliyor.Bunu da en iyi babangam bilir.Bazen durumdan olay çıkarma ve konuyu büyütme yetim var itiraf ediyorum.Burada dikkat edilmesi gereken şey sadece damarıma basmamak.Kuru Biber Kızartması

Rotator Manşet demiştim ya hani geçen yazımda, hah işte onun için Dr’ un ilk istediği şey MR olmuştu.MR benim korkulu rüyam.Tam olarak bire bir tutmasa da Klostrofobi diye bir şey var bende.Bunun tam karşılığı; kapalı yerde kalma korkusu.Bu fobiye sahip olanlar kapalı yerlerde kalıp boğulmaktan korkan tipler.Asansör, kilitli odalar, koridorlar, yer altı çarşıları vs gibi yerlerde bulunmaktan korkarlar.İşin garibi bunların hiç biri ben de yok.Asansöre de binerim, yer altı çarşılarını da keyifle gezerim.Ama o MR yok mu beni bitiren bir durum.O tünelin içine girmek, işte benim nefesimi kesen en keskin durum.Mesela film izlerken, filmde ki kahramanların, tünel içinde geçen sahneleri de beni sıkıntıya sokar.İzlerken bile daralırım.Benim ki farklı bir klostrofobi sanırım. 🙂

MR için gittiğim klinikte ki hemşireye o tünelin içine girmemek için farklı bir yöntem üretmesi için resmen yalvardım.O hanım kız da, sorun omuzumda olduğundan, bunun mümkün olmadığını, kulağıma takacağı kulaklıkla müzik dinleteceğini, kendimi en rahat nerede hissediyorsam orada hayal etmemi önerip, panik halinde basmam için butonu elime sıkıştırıp odadan çıktığında utanmasam çocuk gibi ağlayacaktım.Orada geçen her saniye dakika, dakika da saat gibi geldi.Bitti geçmiş olsun diye odaya girdiğinde, içimden gelen ilk şey okkalı bir küfür etmekti.Hemşireye değil tabii ki olaya.Çok ayıp belki ama dürüst davranıp bunu ona da söyledim.Sizi rahatlatacaksa edin dedi ama ben saygı gereği bunu kendime sakladım.

Olayın ilk aşamasını atlattığım için tedavi süreci bitmiş gibi mutlu olmuştum.MR sonucuna bakan ortopedi Dr’ una da, Fizik Tedavi Dr’ una da Fizik Tedaviye inanmadığımı ve vakit kaybı olduğunu açıkça söyledim.Onlar da bu tedavinin aşama aşama olduğunu ve bunu mutlaka denememiz gerektiğini söyledi.Peki dedim, yapacak bir şey yok deneyelim.Evime en yakın özel bir hastanede bu süreç için randevu alıp hergün yapılması gereken bu tedaviyi başlatmak için ilk gittiğim gün, doğal olarak inanmadığım bir şeye zorlandığım için sinirliydim.

Hastanenin Fizik Tedavi bölümünde, yoğun hasta trafiği için de buldum kendimi.Bölüm çalışanlarının belirli hastaları var, tedavi sürecinde.Benden sorumlu olan ( pişman olmuş mudur acaba 🙂 )Behiye Hanım ile saat trafiği ayarlaması yaparken, baştan bir terslendim.Olaya inanmıyorum ve çok biliyorum ya.Behiye Hanım sağolsun, olayı toparlayıp beni sakince tedavinin yapılacağı bölüme aldı. Bir de fizyoterapistler var olayın içinde Hatice Hanım ve Tuba Hanım.Neyse kavgasız gürültüsüz 14 günü tamamladım ve Dr’ un talebi ile 6 seans daha ekleyerek şimdilik 20 seansa yaklaşıyoruz.Ben baştan inanmadığım bu tedavi sürecinin şu aşamasında saçımı toplamak için bile kaldıramadığım kolumu artık kaldırabiliyorum.Tam olarak düzelmese de büyük bir aşama kaydettiğimi düşünüyorum.Bir kez daha ön yargılı olmamak gerektiğine inanıyorum.İlk başta neredeyse kavga etmek için gardımı alarak gittiğim bu ortamda bir sürü insan görüp huysuzluğumdan utandım desem hiç yalan olmaz.

Mesela yaşlı bir bey var, yüzünü hiç görmediğim sadece çalıştırılırken sesini duyduğum.Düştüğü için ameliyat olup kalçasına protez konulmuş.O nedenle yürümekten korkuyor ve çalıştırılırken huysuzluk ediyormuş.Oturduğum yerde onu çalıştıran Tuba’nın son derece sakin ve sevecen sesini duyuyorum haydi üç adım daha diye.Yaşlı amca sert ve huysuzca sayıyor, 1, 2 ,3 tamam sandalyemi getirin.

Bir de Sabahat Hanım var, nam-ı diğer kokoş.Tepesinde topladığı saçlarına bir de saçlı tokalardan takmış, makyajı yerinde, tırnakları kırmızı ojeli ta Moda’dan her gün tedaviye gelen 80 lerinde genç ama ruhu genç bir bayan.Sohbet ediyoruz yanyana.Ben oturuyorum, koluma aletler bağlı o yatıyor beline ısı veriliyor.Zor olmuyor mu her gün ta Moda’dan buraya gelmek diyorum.Ben bir sürü yere gittim buranın tedavisi kadar güzel bir yer görmedim onun için gelirim derken, geceleri yattığı yerde uykusu gelene kadar kitap okuyup, bulmaca çözdüğünü anlatıyor.Belimin ağrısından geceleri uyuyamıyorum deyince, yan yatakta yatan yaşlı teyze söyleniyor, oje sürerken belin ağrımıyor mu diye.Sabahat Teyze hemen yapıştırıyor cevabı, oje sürmeye ne var elini masanın üzerine koyar sürüverirsin.Ben süsümden ödün vermem sürerim diye.

Diyeceğim o ki, oraya gittiğimde öyle zor durumda insanlar gördüm ki, durumuma şükrettim.Çok şükür daha iyiyim ve egzersizler sayesinde daha da iyi olacağına inanıyorum.Orada çalışan herkesin, özverili ve sıcak yaklaşımı ile anladım ki, insanı tedavi eden biraz da güler yüz ve sıcak bir sohbet.Olaya inandırıp, gayretlendirmek için bu şart.Yürüyemeyen yaşlı teyzelerin, amcaların kollarına girip, onların hızında minik adımlarla yürümek ve iyimisin demek de bence tedavinin bir parçası, hatta belki de en büyük parçası.Çünkü hasta insanın en büyük ihtiyacı ilgi ve şefkat bence.

Pideli Köfte

Rotator Manşet diye bir şey duydunuz mu hiç? Diğer bir adıyla Cuff.Ben de duymamıştım.Kulağa hoş gelen bir kelime ama acı verici bir durum.Rotator Manşet genç sporcularda ya da orta yaşlı insanlarda kolun zorlanması sonucu sıkça görülebilen bir durummuş.Kolunu yukarı kaldırmayı gerektiren yüzme, tenis, beyzbol gibi sporcular ile kağıt asma, duvar boyacıları, inşaat işçileri gibi kol ağırlıklı çalışan meslek gruplarının hastalığıymış.Pideli Köfte

En belirgin özelliği, kolu omuz üzeri hareketlerde kullanamama ve arkaya götürememe durumu.Omuzda ağrı ve hassasiyet.Şimdi, beyzbol oynamam 🙂 , yazın tatil dışında yüzmem, inşaat işçisi değilim ama bu durum  geldi beni buldu.Yani bir sporcu hastalığına yakalandım.Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.Doktorumun demesi o ki, kolumu bir şekilde çok zorlamış ve bu duruma kendim neden olmuşum.Neticede başlarda çok önemsememiş olsam da, sonunda pes edip, omuzumdam önce bir Mr (çekimi ki bunun hikayesini de daha sonra anlatacağım), çektirip yine omuzumdan bir aylık etkisi olan bir kortizon iğne yedikten sonra hiç inanmıyorum dememe rağmen kaçınılmaz olan bir fizik tedavi süreci içine girdim.

Bütün bunların hikayesini sizlere uzun uzun anlatacağım.Fizik tedavi işe yaradı mı derseniz, tedavi halen devam ediyor ve evet yaradı, hem koluma hem ruhuma faydalı oldu.Fizik tedavi süreci bana bir çeşit ruhi terapi oldu.Çok farklı insan profilleri ile karşılaştım.Bazen güldüm bazen ağlayacak kadar üzüldüm hepsini sizlere yazacağım.

Yemeğimize gelirsek, tamamen uydurmaca bir yemek ama ev halkı tarafından çok beğenildi.Bu yemeği yapacağım gün, çocukların bu akşam ne yemek var sorusu üzerine uzun uzun anlatınca, dışarı çıkma planlarını iptal edip yemeği evde yemeye karar verdiler.

Aslında bayat ekmeklerinizi değerlendirmek için de iyi bir yol diye düşünüyorum.Gerçi ben ekmek olarak buzluğumda duran tırnak pidelerini kullandım.Sizler varsa bayatlamış ekmeklerinizi kullanabilirsiniz.

Yoğurtlu Pancar

 Hayatım boyunca azimle yaptığım bir kaç iş içinde, blog yazmak da var sanırım.Bazılarına göre gereksiz,bazılarına göre karşılıksız ama ortak nokta azimle yazıyor olmam.Bu camiada, heveslenip blog açıp, sıkılıp yarıda bıranların sayısına bakınca kendi azmimi takdir ediyorum doğrusu.Yoğurtlu Pancar

Takip edip, güzel yorumlarını esirgemeyen tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.Bugünlerde biraz kafam karışık sanırım.Hem çok şey yazmak istiyorum, hem de hiç bir şey.İçimde nedenini bilmediğim bir öfke var.Kendime hafta başına kadar izin verdim.Sakinleşmek ve belki de bir şeyleri eğip bükmek için.

Pancar ile olan sınavımı ve inatlaşma durumumu pancar turşusu yazımda anlatmıştım sizlere.Bazılarının toprak kokuyor diye sevmediği, sevenin de vazgeçemediği bir lezzet pancar.

Bu kez de ister salata deyin ister meze, sarımsaklı yoğurtla kucaklaşıp masamıza geldi.

Güveçte Kaşarlı Mantar

 Çok hızlı, güzel kararlar ve uygulamalarla geçen günler yaşıyorum.Hayat ne garip, bir zamanlar gülüp geçtiğiniz, imkansız gibi görünen çok şeye günü geldiğinde, onay verip ortam hazırlıyorsunuz.Aslında bizleri buna hazırlayan düşüncelerimizden ziyade yaşadıklarımız.Bazen olaylar öyle bir gelişir ve hızla akar gider ki, siz bile şaşarsınız.Güveçte Kaşarlı Mantar

En son yazımdan bu yana tam bir hafta geçti.Ama o bir hafta içine bir sürü şey sığdırdım.Şimdi düşününce ben de hayret ediyorum ve bir kez daha anladım ki, bu hayatta plan yapmak, bir şeyleri tasarlamak yalan.Hepsi gereksiz emek, gereksiz kafa yorma, gereksiz planlar.

Yine anladım ki bazen en uzakta ki insanlar, en yakınınızdaymış gibi sözle bile olsa size destek olup, tek bir telefonla  güven ve mutluluk veriyor.Tam tersi, merak edeceğini düşündüğünüz kişilerin rahatlığı sonucunda, bazı düşüncelerinizin doğru olduğunu kendinize bir kez daha ispat etmiş oluyorsunuz.

Neyse bu da bir şey.İnsan belki de kendisi için çok önemli bazı şeylerin herkes için önemli olduğunu düşündüğünden böyle bir beklenti içine giriyor.Bazı durumlar da, bazılarını tanımak ve emin olmak için bir vesile oluyor.

Özlediniz mi beni bilmiyorum ama ben yazı yazmayı, sizlerle bir şeyler paylaşmayı çok özledim.Madem güveçle başlamışız, yine bir güveç tarifi ile kaldığımız yerden devam edelim o zaman.Malum güveçle olan duygu ve lezzet bağımı bir önceki yazımda paylaşmıştım sizlerle.