Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Yelpaze Patates

Uzun aralar verir oldum yazmaya. Bunun sorumlusu ben değilim ama. Öyle şeyler oluyor ki insan gündemde ki bunca olayı anlamaya çalışırken ipin ucu kaçıyor.Gencecik çocuklar ölüyor, anne ve babaların içi yanıyor, ortalık toz duman.Siyasetten çok anlamam ama insanca yaşamanın çok da zor olmadığını biliyorum.Bunun için de ilk şartın saygı ve biraz hoşgörü olduğunu düşünüyorum.Yelpaze PatatesBu arada Ankara’ya gittim geldim.Kar yolları kapadı.İstanbul karlar altında kaldı, hayat durdu.Ankara zaten bu duruma alışkın. Oğlumla biraz zaman geçirdim, Ankara’da yaşayan çok sevdiğim arkadaşlarımı gördüm, minik Defne ile sohbet ettim, öptüm kokladım.

Bu seyahatin sonucunda yine aynı şeyi düşündüm. Ankara’da yaşamak, İstanbul’a nazaran daha az yorucu ama insan söylense, şikayet etse bile uzakta olunca İstanbul’u özlüyor.Bu öyle bir şey ki uzakta olunca, insan insanı özler de bir araya gelince, ters bir söz veye davranışta, oysa ne kadar özlemiştim, şunun yaptığına bak diye düşünür ya işte öyle bir şey.

Ankara’nın nesini seviyorsun diyenler için de, şöyle diyeyim; oranın huzurunu, hayatın daha yavaş akmasını, bir gün içinde birden fazla iş bitirme durumunu, ulaşımın daha kolay oluşunu, Kızılay’ı, Karanfil’i, Sakarya Caddesini, orada yaşayanların şehrin neresinde ne oluyor durumunu en ince ayrıntısına kadar bilmesini seviyorum.Ama İstanbul’u ayrı bir aşkla seviyorum, bunu da her Ankara’ya gidişimde bir kez daha anlıyorum.

Çikolatalı Tart

Eğer ki, özlüyorsan özlediğin yere ve kişiye gitmelisin.Huzuru nerede ve kiminle buluyorsan onun yanında olmalısın.Bu, mutlu olmanın bana göre ilk şartı.Seni mutsuz eden kişi ve nedenlerden uzak durmalı, mümkünse bağını kopar malısın. Koparamıyorsan  arana ciddi mesafe koyman da sorunu çözer.Çikolatalı Tart

Neyse bu da kendim ve ihtiyacı olanlar için bir not olarak burada dursun.Biz işimize ve önümüze bakalım.Size bir itirafta bulunmak istiyorum.Beni yazılarımla takip edenler veya görüştüğüm bazı arkadaşlarım aile üyelerinin çok şanslı olduğunu düşünüyor ve söylüyor.

Şanslı derken, zannediyorlar ki, her akşam aman gelsin yemekler, gitsin tatlılar, börekler, kekler, kurabiyeler vs. vs. Yok canım öyle bir şey. Bazen gerçekten düşünüldüğü gibi menüler varken, bazı akşamlarda da bir menemen, soslu bir makarna ya da gerçekten özlediğimiz için akşam kahvaltısı.

Örneğin bugün, farklı planlarım varken, elimde ki kitabı bırakamayıp, bir sayfa bir sayfa daha derken, tüm günü kitap okuyarak geçirdim.Telaşlanmayın ev halkı aç kalmacak. Kıymalı yeşil mercimek, biraz pilav, turşu, yoğurt ve salata ile doyacak çok şükür.

Ama yemek sonrası tatlı söz konusu olunca iş daha bir ciddiye alınıyor evde. İşin tatlı tarafı en güzel yanı oluyor.

Barış Manço 81300 Moda

Bir Barış Abi geçti hayatımızdan. Ben tanımıyorum diyen yoktur eminim. Küçükten büyüğe bilinir sevilir ve sevgiyle yad edilir.Bir varmış bir yokmuş misali, insanlar toprak olduğunda, yaptıkları ve bıraktıkları ile anılır. Barış Manço o kadar çok şey bırakmış ki geride, anlamak ve anlatmak çok zor.Barış Manço

Şimdi bu ne alaka diyenler olacaktır.Olsun, desinler. Hep dediğim gibi burası benim günlüğüm, aylığım, yıllığım ve hatta mirasım.Ne yaşamışım, ne hissetmişim, neler görmüşüm neleri yazmaya değer bulmuşum hepsi burada. Bunu severek yapıyor ve keyif alıyorum.İtirazı olan varsa söylesin ya da sonsuza kadar sussun. 🙂

1-8 Şubat Barış Manço Haftası dolayısıyla bu yazıyı yazmak istedim.Yıllardır hep gitmek isteyip, gidemediğim adrese gittim. 81300 Moda yani Barış Manço’ nun yıllarca yaşadığı, günümüzde müze olarak korunan evi.Sessiz, sakin kendi halinde bir sokak için de. Lale Manço’nun deyişiyle o günlerde Moda’nın  en romantik sokağı.

Evin önünde durup şöyle bir baktığımda, içim karıştı resmen, ne garip dedim sizin yuvanız ve mahreminiz olan, yıllarca yaşadığınız bir yer herkese açık bir yere dönüşüyor. Bu hem insanın içini acıtan, hem de gurur verici bir durum.

Barış Manço Girişte cam bir fanus içinde sergilenen arabası, evin bahçesinde ki domates , biber, patlıcan sembolleri, bir eşek heykeli, hepsi Barış Manço şarkılarından çıkmış birer birer oraya yerleşmiş ve evi bekliyor.Ben yaşanmışlıklara çok önem ve değer veren biriyim.İnsanların geçmişte kullandıkları eşyalar, yaşadıkları yerler hem ilgimi çekmiş hem de duygulandırmıştır beni.Eve girmeden önce kafamı kaldırıp, evin pencerelerine baktığımda da gerçekten çok duygulandım.

Evin kapısından içeri ilk adımı attığımda , girdiğim kapıdan kim bilir kaç kez hangi duygularla girip çıktılar diye düşündüm. Benim hissettiğimse ağırlıklı olarak hüzündü. Bir hüzün bulutunun içerisinde dolaştım tüm evi.

Odalarında dolaşırken, merdivenlerinden çıkarken, bir zamanlar bir aile yuvası olan, cıvıl cıvıl seslerin yükseldiği, üzerinde yemekler yenilip, kahvaltılar edilen masanın bir ucunda, Barış Abi’nin son kez bilmeden ve hiç aklına son kez olduğu gelmeden bıraktığı ajandası, telefonu ve araba anahtarı duruyordu.

Belki bir zamanlar, mutfakta pişen kurabiye ya da kavrulan soğan kokusuyla sarıp sarmalanan ev, şimdi sessizce dolaştığımız bir müzeydi.İnsan bunları düşünmeden edemiyor.Düşündükçe de bir garip hissediyor.

Barış Manço

Evin bir bölümünde sergilenen çizmeleri, giysileri hatta evlenirken giydiği damatlığı öylece yepyeni duruyor. Hepsi bugün alınmış gibi, pırıl pırıl.

Bir üst kata çıkarken, o merdivenlerden bağırışarak, kahkahalar ile koşuşturan çocuklarını, kıyıya köşeye dağılmış oyuncakların ayaklarına batışını, belki birlikte kahvaltı edişlerini, ya da evin sakinlerinin, duştan şarkı söyleyen Barış Manço’nun sesi ile uyanışlarını hayal ettim.

Ölümsüz bir yok oluş bu bence. İnsan, ölüyor ancak kendine ait her şeyi öyle canlı bir şekilde geride bırakıyor ki, bundan etkilenmemek mümkün değil.Dediğim gibi eğer tüm eşyalar başka bir mekanda sergilense belki bu kadar etkileyici olmaz, kendi yaşadığı, odalarında gezindiği, zaman geçirip yuvam dediği mekan çok etki bırakıyor insanda.Ya da ben fazlaca duygusalım.

 

Barış Manço

Bir üst katta yer alan kendi yatak odaları ve misafir yatak odaları öylece sessiz ve anıları saklayarak orada durmaya devam ediyor.

Şimdilerde moda olan, pek çok kişinin yaptığını Barış Manço yıllar önce yapmıştı.Dünyayı gezmek ve gezdiği yerleri tv ekranlarından bizlere de gezdirmek.

Hep keyifle izlemiştim bu programlarını. Adam olacak çocuk zaten bir efsane hafta sonları hala tekrarlarına denk geldikçe keyifle izliyorum.

Bir insanın en büyük mirası para ve eşya değil bence onların tümü gelip geçici.İsmi, yaptıkları ve yetiştirdiği çocuklardır gerçek miras.Bana göre Barış Manço gibi insanlar da kolay ve sıkça yetişmiyor.

Barış Manço

Bu durumda mekanı cennet olsun.Unutulmadı ve bence unutulmayacak.Eğer gitmediyseniz mutlaka gidin, kendi gözlerinizle görün, o kokuyu soluyun eminim benim kadar etkileneceksiniz.Hele giriş katında piyano başında heykeltraş Murat Daşkın’ın tamamen silikondan yaptığı gerçek saçın kullanıldığı ve Barış Manço’nun  giysileri ile giydirilmiş bir Barış Abi var ki, gerçek gibi. İnsan bakarken çok etkileniyor.

Sanki her an göz kırpacak kadar gerçek.

Sevgiyle….

Ananas Reçeli

Haftaya daha tatlı nasıl başlanır bilmiyorum.Bence bu en güzel başlama şekli. Kahvaltı sofralarınızın narin reçeller grubu için bir alternatif olabilir diye düşündüm.

Sendromlu hafta yoktur bence sevilmeyen ve sevmeden yapılan iş vardır.Çünkü insan sevdiği işi yapıyorsa, Pazartesi ve Cuma arasında çok fark olmaz.

Ananas Reçeli

Ananası kim sevmez ? Ben severim ve üstelik ananası rahmetli annem sayesinde sevdim. O severdi ananası ben de sevdim. Tadını, kokusunu o yumuşacık dokusunu. Ama konservesi değil kendi olmalı illa ki.

Konservesi yokluk zamanı nefsi körler ama illa ki kendi olmalı. Bunca meyve içinde niye ananas diye sorabilirsiniz. Küçük bir sır, ananasın zayıflatma etkisi de varmış. Fakat tabii reçel olarak yapıp yerseniz bu özelliği yok oluyor. J

Lifli ve bol sulu bir meyve olmasından dolayı bence en güzel diyet meyvesidir. Bildiğim kadarıyla hamile bayanlara da önerilen bir meyvedir.

Şimdi aklıma ne geldi. Eski alfabeleri hatırlayanlarınız vardır mutlaka. Hani rafları süsleyen kavanoz kavanoz reçeller vardı resimlerde, işte o hesap kahvaltı sofralarının olmazsa olmazı reçellere bir yenisi eklensin deyip yapıverdim.

Bizim evin favori reçeli çilek olmasına rağmen ev halkı ananas reçelini de çok sevdi. Yumuşacık lokum gibi.