Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Yoğurt Tatlısı

Kendimi kınıyorum demeyeceğim.Yani uzun zamandır yazmadığım için tabii ki üzgünüm ama çok şükür günler öyle dolu dolu geçiyor ki, zaman yetmiyor.Akşam olunca tam bir tarif paylaşayım derken yanımda duran kitabım göz kırpıp aklımı çeliyor.Yoğurt TatlısıOysa ki sabah gözümü açınca gerek twitter gerek instagramdan herkese bir göz atıyorum, Gündem ne, kim kiminle nereye gitmiş, ne yapmış takip ediyorum.Gördüklerim bazen çok hoşuma gidiyor, bazen de canımı sıkıyor.

Artık bakanlardan değil görenlerden olduğum için pek çok şeyi ayırt edebiliyorum.Mesela ben kendi fotoğrafımı hiç paylaşmam, paylaşanları da hiç onaylamam diyen biri son zamanlarda sık sık kendi fotoğrafını paylaşıyor. Ben ondan nefret ediyorum diyen biri nefret ettiği kişiyle pozlar veriyor.İşte böyle şeyler olunca, benim insanlara olan güvenim bir tık aşağı düşüyor.

Bence emin olunmayan ya da ileride fikrin değişebileceği konularda kalın çizgilerle sınır koyup altı çizilmemeli.İnsanız neticede doğal olarak doğumdan ölüme bir değişim ve inşallah bir gelişim içindeyiz.

Kısacası eğer sosyal medya kullanıyorsak ve göz önünde bir takım paylaşımlar yapıyorsak insanları kandıramayız, söylediklerimizin tersi şeyler yapamayız, yaparsak da ben yapmıyorum doğru bulmuyorum diyemeyiz.  🙂 Çünkü çok sırıtıyor.

 

Fırında Erişte

Yeni hafta, yeni umutlar, yeni başlangıçlar, bolca soğuk, biraz da koşturmaca. Yeni olan her şey ne kadar güzel değil mi ? Yeni ev, araba, giysi, eşya, hepsi insanı cezbeden güzellikler.Ama öyle şeyler de vardır ki eskisi makbuldür. Mesela eski dostlar, kitaplar, güzel hatıralar, antika eşyalar.Fırında ErişteBu eski yeni sohbeti nereden çıktı derseniz, erişte bunun tek sebebi. Gidip gördükten sonra uzun bir yazı ile anlatmıştım, Beypazarı gezimi. Okumayanlar buradan okuyabilir.Yaşanan an, bir dakika sonra eski oluveriyor.Beypazarı anım, yazım ve oradan aldığım bu erişte gibi.O kadar çok almışım ki, her çeşidini yaptım tüketmek için.Çorbalara koydum, peynirlisini, cevizlisini yaptım.Bu da son girdiği şekil Beypazarı eriştesinin.

Beypazarı’na gidip de oradan, erişte, güveç kapları, boncuk kekik vs arabayı doldurmuştum da evin erkekleri pek gülmüştü bana, bütün bunlar İstanbul’da yok mu diye.Olmasına var tabii ama her şey yerinde daha güzel ve lezzetli.Hatta geçen akşam tv de bir kanalda Ankara’yı tanıtan bir belgesel vardı, izlerken kendimi takdir ettim. Beypazarı’nı anlatan yazdığım uzun yazının bu belgesele eş değer olduğunu düşünerek.

Allah ne kadar güzel şeyler yaratmış ve ne kadar şanslıyız ki tarihi, doğal güzellikleri, iklimi ile güzel bir ülkemiz var.Tek eksiğimiz hoşgörü bence. Eminim o da yeni gelen gençlerin mizah ve ileri görüşleriyle olacak.

Karabuğday Salatası

Zaman hızla akarken insan bir yandan çok daha fazla sorgulamaya eğilimli olup bir yandan da boş verme hevesinde oluyor sanırım. Sorgulama isteği bazı şeyleri kabul edip kavrayamamasından, boş verme hevesi de zamanın çok değerli olduğu ve gereksiz ayrıntılarla zaman harcamaktan sıkılmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

Karabuğday Salatası

Önceleri sıradan gelen bazı şeyler, ilerleyen zamanlarda albümde yer alan  fotoğraflar gibi değerli görünüyor insana.

Daha önceki zamanlarda işten çıktığımda annemlerin tarafa giden servise binerdim bazı akşamlar. Çoğu zaman da onları masada yemek yerken yakalardım babamla. Ortada mutlaka mevsime göre bir salata olurdu.Şöyle bol limonlu bazı kereler nar ekşili ve  hep sızma zeytinyağlı. Israrla oturup yemek yememi isterlerdi ben de evdekilerin yemek için beni beklediğini söyler masaya oturmadan kopardığım ekmek parçasını salatanın suyuna banar yerdim öyle ayakta oturmadan.Bir lokma bir lokma daha yerdim. Her lokma çok daha lezzetli gelirdi, o limonun ekşisi ile zeytinyağının damağımda bıraktığı lezzete karşı koyamazdım. Ben de salata yapıyorum  ama bu lezzette olmuyor diye düşünürdüm. Ah o lezzet ve ortam ve o akşamlar ne kadar uzakta şimdi.

Şimdi yaptığım salatalar, geçmişte aldığım o lezzeti bir daha tadamayacağım için mi bilmem daha güzel geliyor. Beğeniyorum hazırladığım salataları.

Vapiano

Gerçek İtalyan Vapiano. Gittim, gördüm ve şimdi sizlerle paylaşıyorum. Alman asıllı bir İtalyan o.Dünya çapında 100 ‘ün üzerinde şubesi olan hızla büyüyen,  VA PİANO kelime anlamıyla, İtalyanca ”Chi va piano, va sano e va lontano” yani ” Hayatı hafife al, uzun yaşa” felsefesiyle damak çatlatan bir İtalyan lezzet zinciri.VapianoGittiğimiz mekanlarda alıştığımız kuralları yıkmış çok farklı bir konsept getirmişler.Hani yemek yemek için gittiğimiz mekanlarda masamıza oturur elimize menüyü alır, seçtiğimiz yemeği sipariş edip sonra da sabırla gelmesini bekleriz ya, bu bekleyişi ve konsepti unutun.

Vapiano tamamen kendine özgü bir tarz yaratmış. Mekana girdiğinizde elinize bir kart veriliyor.Yedikleriniz ve içtikleriniz bu karta işleniyor.Ödemeyi çıkışta bu kartı kasaya vererek yapıyorsunuz. Böylece hem gelen müşteriler için bir kolaylık sağlanıyor hem de müşterilerinin tercihlerini indexleyebiliyorlar.Böylece sürekli giden müşterilerinin tercihleri ve memnuniyetleri doğrultusunda hareket etme kolaylığı sağlamış oluyorlar. Bence çok akıllıca ve farklı bir düşünce.Vapiano

Bu mekan kendine o kadar güveniyor ki, kapalı kapılar yok, mutfak açık gözünüzün önünde.Soslar, sebzeler, makarnalar hepsi görebileceğiniz mesafede.Pizza sipariş ettiğinizde, pizza hamurunuzun açılışını, malzemeler ile buluşmasını izleyebiliyorsunuz.

Vapiano’da siparişi tamamen kendi damak zevkinize göre ayarlayabilme lüksünüz var.Hangi malzemeden ne kadar konması gerektiğini seçip, kişisel tercihleriniz doğrultusunda seçim yapabiliyorsunuz.Tercih ettiğiniz makarna, pizza ya da salata hazırlanırken, kokusunu alıp iştahınızı coşturmak serbest.

VapianoBen ilk kez gittim ve gerçekten çok etkilendim.Gerek mekanın büyüklüğü, ferahlığı gerekse mutfağın açık olması çok hoşuma gitti.Günlük üretilen çeşit çeşit makarnalar bildiğim makarna lezzetini yerle bir etti.Hele o Scampı e Spınachı muhteşemdi. Sanırım en çok tercih edilen çeşitlerinden biriymiş.

Taze makarnanın lezzeti, doyuruculuğu ve sadece 90 saniyede hazırlanıp servise sunulması mekana ve makarnaya karşı alkışı fazlasıyla hak ediyor.

Ben dışarıda makarna yemem daha doğrusu makarna yemek için dışarıda bir mekana gitmem diyen babangamın bile bu fikrini değiştirebilecek kadar etkileyici olduğunu düşündüm.Evlerimizde çoğu zaman yan  veya tamamlayıcı yemek konumunda ki makarna, Vapiano’da gerçek bir başrol oyuncusu ve sahnesi mükemmel 🙂Vapiano

Pizzalarına gelince Flammkuchen diye bir güzellik ile tanıştırdılar bizi.Efsane bir lezzet.Bebe Mühendis adayımın güzel yemekler için hep dediği bir laf var ” Fişşekkk resmen ateş ediyor” hem de tam damağınıza doğru nokta atışı yapıyor.

Bazı şeyler gerçekten anlatılamıyor, yaşamak lazım.Sizde bu lezzetleri tatmak isterseniz, rezervasyon yaptırmaya gerek olmadan özgürce gidebilirsiniz. Ayrıca hayvan dostu olan Vapiano evcil hayvanınız ile de gittiğinizde rahatlıkla girebileceğiniz bir mekan.

Mekanın çok büyük ve geniş olması da yemek yerken gönlünüzce uzun uzun sohbetler edebilme imkanı sunuyor.

Vapiano

Bu arada günü Tramısu Della Casa, Panna Cotta ve Crema Dı Fragola üçlemesi ile noktaladık söylemesi ayıp. 🙂

Gerçekten çok güzel bir gün geçirdiğim Vapiano’da, bu organizasyonda emeği geçen, bizleri eşsiz lezzetler kadar güler yüzleri ve hoş sohbetleri ile ağırlayan tüm personele, Burçak Görgün’e, kendimce gönül bağı kurduğum sevgili Yaprak Yapsan’a, bizlerle bizzat baştan sona ilgilenen Genel Müdür Zafer Metin’e sonsuz teşekkürler.

Vapiano Suadiye
Selim Ragıp Emeç Sokak No: 4,
Suadiye, İstanbul, Türkiye

Telefon: 0216 464 4265

Sevgiyle….