Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Aşure ve Pişirirken Dikkat Edilecekler

Öncelikle  bu senenin aşuresini henüz yapmadığımı söylemeliyim.Kısmetse Perşembe günü yapmayı düşünüyorum.Ancak yapmak isteyenler için tarifini verip,bildiğim kadarıyla inceliklerini yazmak istedim.Fotoğraflar geçen senenin aşure resimleri olmakla beraber bu senenin aşuresinin fotoğrafları ile yer değiştirecekler.(İzninizle değiştirdim.Bunlar bu senenin aşureleri)Aşure

Aşurenin tarihçesine gelirsek, Arapça bir kelime olup Aşura şeklinde okunup on anlamına gelmektedir.Hicri Takvimin ilk ayı olan Muharrem Ayı’nın onuncu gününü temsil eder.Hicri Takvim , Hz Muhammedin Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eden İslami takvim olup 12 aydan oluşur Bunlar;

1-Muharrem 2-Safer 3-Rebiülevvel 4-Rebiülahir 5- Cemaziyelevvel 6-Cemaziyelahir 7-Recep 8- Şaban    9- Ramazan 10- Şevval 11- Zilkade 12 -Zilhicce ayıdır.

Bu günde önemli ve insanlığın kaderini etkileyen olaylar gerçekleşmiş.Muharrem Ayı’nın onuncu günü tarihte,  Adem peygamberin tövbesi kabul edilmiş, Halil peygamber Nemrut’un ateşinden kurtulmuş, Hz. Musa kavmini Firavun’un zulmünden kurtarmış, Yunus peygamber balığın karnından kurtulmuş, Eyüp peygamber dertlerine şifa bulup yaraları iyileşmiş, Hz. Yakub oğlu Hz. Yusuf’a kavuşmuş ve gözleri açılmış, Nuh peygamberin gemisi karaya oturmuş.Bütün bunların yanında o gün Hz Muhammedin torunu İmam Hüseyin Kerbela’da şehit edilmiş.

Aşurenin yapılışının ,halk arasında en bilinen hikayesi ,Nuh Peygamberin gemisinin tufan sonrası karaya oturduğu ve gemide kalan erzakların bir araya getirilip,pişirilmesidir.

Aşure bildim bileli her sene pişer bizim evde.Annem nurlar içinde yatsın hep yapardı ve yapılması gerektiğini söylerdi.Ben de her sene yapıyor ve Allah kabul etsin komşularıma dağıtıyorum.Rivayet odur ki,kızı olan herkesin az da olsa mutlaka yapması gerekirmiş.Bunun sebebi şu gün itibariyle biraz demode olmakla beraber , aşure ,evin kızı tarafından etrafa dağıttırılıp o evde genç bir kız olduğu , kibarca belirtilirmiş.,Kızın talihinin açılacağına ve bereketli olacağına inanılırmış.Tabii o zamanlar kızlar evin dışına pek de çıkmadığından sanırım böyle bir yol izleniyormuş.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi herkesin kendine göre de bir aşure tarifi vardır mutlaka.Ben kendi sevdiğim şekli ile bir tarif vereceğim.Ben aşureyi şöyle bol fasulyeli,nohutlu,dişe gelir buğdaylı,üzeri bol malzemeli seviyorum.Yerken o fasulyeyi,nohutu çiğnemek,üzerindeki cevizin,kayısının incirin tadını almak çok keyif veriyor.Bazıları buğdayı haşladıktan sonra blender dan geçirip daha bir jöle kıvamında yapıyor,nohut ve fasulyeyi daha az koyuyor.Damak zevkine göre değişir tabii ki.Aşurenin içinde en az 12 çeşit malzeme olması gerektiğini de bir bilgi olarak vereyim.

Annem kendi çocukluğunda köyde aşurenin tuzlu yapıldığını söylerdi.Yani bir çeşit çorba gibi.Hatta aşure zamanı köyde ellerinde kendi kaşıkları ile akraba evlerini dolaşıp aşure yediklerini anlatırdı hep,çocukluk işte.Tuzlu aşure bana uzak bir lezzet ama belki hala o şekilde yapan ya da sevenler vardır.

Aşurenin yapımı yörelere göre de farklılık gösterebiliyor aslında.Bazı arkadaşlar içine meyve kuruları ya da aroması ekliyor.Mutlaka öyle de güzel oluyor ama ben aşurenin kendine has lezzetini almak adına böyle yapmıyorum.

Aşure yaparken istenen ve beklenen ilk özellik beyaz olmasıdır.Ben aşureye süt koyarak yapanlardanım.Bu o beyazlığı sağlamakla beraber aşureye güzel bir tat veriyor.Dikkat edilmesi gereken başka hususları da burada yazmak istiyorum.Buğdayı ayıkladıktan sonra ,ellerinizle ovalayarak iyice yıkamanız ilk önemli kural.Ben bu işlemi belki on kere yapıyorum.Ayrıca aşureyi karartmaması için bazı meyve kurularını aşurenin içine değil,üzerine koyuyorum.İncir bunlardan bir tanesi,kuş üzümü de diğeri.İçine koyduğum çekirdeksiz üzümü de ayıkladıktan sonra bir miktar sıcak suda bekletip aşurenin altını kapatmadan hemen önce ekliyorum tencereye.

Şekeri aşureye bütün malzemeleri bir araya getirip,bir miktar kaynatıp kıvam kazanmaya başladığında koymalısınız.Daha önce konulan şeker aşurenin dibinin tutmasına sebep olur.Mümkünse de aşure için büyük bir tencere edinin.Bu tüm malzemelerin tencerenin içinde özgürce yayıla yayıla pişmesinden dolayı aşurenizin daha lezzetli olmasını sağlayacaktır.

Yazıyorsam Varım

Nasıl bir şey değil mi,şuraya yazdığımız her satır,belki de sonsuza kadar burada duracak.Öylesine,bazen düşünerek bazen de düşünmeden yazılan her şey bizden sonrakilere belki miras belki de bilgi kirliliği olarak kalacak.Bunu düşününce yazmak insanı biraz ürkütüyor doğrusu.Bu hem iyi hem de kötü bir şey gibi geliyor.Hayata Yenilmemekİyi bir şey çünkü yok olup gittikten sonra bile ,çocuklarımız,torunlarımız hatta belki de onların çocukları bu satırları okuyacak.Bizimle ilgili fikir sahibi olacak.Çünkü söz uçar yazı kalır diye boşuna dememişler.Şöyle bir düşünelim mesela,yakınlarımız,sevdiklerimiz,hatta sevmediklerimiz,büyüklerimiz küçüklerimiz neler düşünürler,neler hissederler bilemeyiz.Konuştuysak bile belki de çoktan unuttuk gitti.Oysa ki yazılı olanları açıp tekrar tekrar okuma imkanımız var.Ben sanırım biraz da bu nedenle bu kadar yazmayı seviyorum.

Yazarken hep heyecan duyuyorum,bunları çocuklarım,inşallah hayırlısıyla görebileyim gelinlerim ve torunlarım bile okuyabilecek.Yaptığım yemekleri görüp,neler düşünüp,neler hissettiğimi,nerelere gittiğimi bilecekler.Onlar bunları okurken nasıl bir durumda olurum,yanlarında olurmuyum bilmiyorum ama onlar nasıl bir babaanneleri olduğunu bilecekler.Hatta benim yazılarımdan , benim gözümden dedelerini,babalarını tanıyabilecekler.Belki okudukları bazen onları şaşırtacak, bazen güldürecek. kimbilir. Belki anlam veremediklerini babalarına soracaklar,babaannem burada ne demek istemiş diye.Belki okuduklarıyla biraz daha sevip kendilerine daha yakın hissedecekler.

Bu bence bırakılabilecek en büyük miras.Duygular ve düşünceler.

Hayata tek olarak gelip,zaman içinde çoğalıp kocaman aileler oluyoruz.Sonra doğanın kanunu gereği,çocuklarınız yuvadan uçup kendi yuvalarını kuruyor ve başladığınız noktaya bir ayvaz bir köroğluna dönüyoruz.Bu da tamam ama  en zoru tek köroğlu ya da ayvaz olarak kalmak herhalde.

Tv de bir reklam var hani hangi markanın olduğunu söylemeyeceğim de bir babaanne oğulları,torunları,gelinleri ile.Hani hepsinin elinden akıllı telefonlarını toplayıp dolaba kaldırıyor.Tariflerinden bahsediyor,tarif defterini gösterip,gelinlerin sadece salata yediğinden şikayet ediyor.O reklamı ne zaman görsem sanki o benmişim hissine kapılıp hem gülümsüyor hem de üzülüyorum.Ama öyle bir yaşlı olmak istiyorum.Annem öyle bir insandı,toplayıcı,denge kurucu,sevgi ve hoşgörü dolu bir kalbi vardı.O da yazıyor olsaydı,şimdi artık o yanımda değilken yazdıkları bana nasıl da ışık tutardı.Okur okur sonra başa döner bir daha okurdum.

Şu siteyi kurduğumdan beri yazdığım yazının sayısını unuttum.Siz sadece buraya koyduklarımdan haberdarsınız,oysa buradakinin kaç katı yazılmış yazılar var defterlere,kağıtlara bazen de telefonun notları arasına.Yazmak bir çeşit arınmak gibi,yazdıkça rahatlıyor,rahatladıkça yazmak istiyor insan.Hatta ilerde torunlarıma ışık tutması açısından şunu da yazmak isterim ki ,Ankara’lı Mühendisimin çocukluktan ergenliğe geçişinde ,iletişim kurmakta zorlandığım zamanlar olmuştu.Ergen işte.Ben de söylemek istediklerimi,ona yazarak anlattım bir dönem. Nasihatlarımı,doğru ve yanlış gördüklerimi mektup şeklinde yazar odasına koyardım.:)

Yazmak da tıpkı yemek yapmak gibi bir çeşit terapi.Deneyin biri beyni ,diğeri ruhu ıslah ediyor.

Sevgiyle…..

Pilav ve Pişirme Yöntemleri

Öncelikle artık fotoğraflarımın üzerine logo yazımı bu şekilde koyduğum için özür dilerim.Hazırcılar (kötü tabir kullanmak istemiyorum) bunu silmeyi de bilir ve izinsiz olarak alırlarsa diyecek sözüm yok artık.Bunu bir hak savaşı olarak görüyor ve araştırmaya devam ediyorum.En son dün akşam yoğurtlu semizotu salatamın fotoğrafını bir sitede gördüm ve kaldırmaları için uyardım.Aynı sitede bir arkadaşımın fotoğrafını görüp,ona da haber verdim.Bundan sonra izleyeceğim yol bu ,uyardığım halde kaldırılmazsa o siteyi sosyal medyada haksız kazanç sağladığı için duyuracağım.

Pilav Pişirme Yöntemleri Pilav ile olan anılarımı daha önceleri pek çok yazımda anlatmıştım.Püre şeklinde yaptığım pilavı ,büyük bir kibarlıkla iştahla yiyen babangamın hallerinden bahsetmiştim.Eskiler tane tane pilav yapabiliyorsan artık yemek yapmayı biliyorsun derler.Çok basit gibi görülmesine rağmen bir takım püf noktaları vardır ki buna dikkat edilmezse güzel bir pilav yapmak mümkün olmaz.

Bizim masamızda pilav olmazsa olmazlardandır. Babangam her yediğinde bu pilav ayrı bir şey ya diyerek,pilava olan düşkünlüğünü dile getirir.Buna karşılık artık bende iyi pilav yaptığımı söyleyebilirim.Büyük toplantılarda ,mevlitlerde ilk akla gelen menülerdendir etli ya da tavuklu pilav.Her zaman bu işi iyi yapan birine rica edilir yardımcı olması için.Pilav pişirmenin farklı usulleri vardır ve herkes kendi bildiği şekilde bir yol izler.Yaptığınız pilava göre pirinci seçmek de önemlidir.Örneğin risotto için Arborio pirinci kullanılır.Bu pirinçteki nişasta oranı yüksek olduğundan kremamsı bir görüntü ve tat verir.Özbek pilavı gibi zengin malzemeyle yapılan pilavlarda boyunun iki katına ulaşan basmati pirinci kullanılır.Bunun yanında osmancık,yasemin,baldo,kırık,pilavlık vs gibi uzun bir liste oluşturabiliriz.Arzu eden internetten geniş bir araştırma ile bu pirinçlerin özelliklerini bulabilir.Şimdi gelelim konumuza;Pilav pişirme usulleri olarak başlıca

1-Salma Yöntemi:Tencerede erittiğiniz yağın içine uygun ölçüde suyu ve tuzu ilave edip,su kaynadığında uygun ölçüde pirinci ekleyerek suyunu çektirme yöntemi ile pişirme

2-Haşlama Yöntemi:Burada tuzlu suya yine uygun miktarda pirinci koyup ,pirinç suyunu çektikten sonra,arzu edilen miktarda yağı eritip pilavın üzerine gezdirme.

3-Süzme Yöntemi:Makarna pişirme tekniği ile haşlanıp süzülerek yapılan şekildir ki bildiğim kadarıyla çok tercih edilen bir yöntem değil.

4-Kavurma Yöntemi:Bu benim pilav pişirme tekniğim olup bu yöntemi size ayrıntılı anlatmak istiyorum.

Önce şunu söylemek isterim ki ,güzel bir pilav için kaliteli bir pirinç seçmenizi ve mümkünse hep aynı marka pirinci kullanmanızı öneririm.Bunun sebebi de her marka pirincin farklı su çekişi var,tanıdığınız ve sürekli kullandığınız pirinç de yanılma payınız çok azalmış oluyor.Ben Lüks Baldo pirinç kullanarak yapıyorum pilavlarımı.

Kopyalamayın,Çalmayın

Hayatım boyunca açık ve dürüst oldum.Hiç yalan söylemedim deyip ,yalan söyleyemeyeceğim.Ama kimseye zarar verip canını acıtacak yalan söylemedim.Hani derler ya pembe yalanlar.En fazla saçın güzel olmuş ya da o gün çok meşgulüm gelemem tarzında yalanlar.

Sevdiklerimi hep sahiplendim,onlara dostça ve iyi niyetle yaklaştım.Onların arkasından küçük hesaplar yapıp,küçük tuzaklar kurmadım.Her zaman söylediklerine inanıp onlara güvendim.

Kopyalamayın

2009 yılından beri blogumda kendim ve ailemle ilgili yazılar yazdım,dostça kendimi anlattım.Bu yemek sitesi kendini niye anlatıyorsun,yaz tarifi tamam diyenler oldu.Hayır efendim benim sitem yalnız yemek tarifleri olan bir site değil.Başlığına bile koydum.Kendimce Yemek Güler Konur’dan Hayata Dair Paylaşımlar diye.

Daha önce bir yazımda da yazdığım gibi sitemi hayatımın duvarı varsaydım.Sevincimi,mutluluğumu,kırgınlıklarımı,sitemlerimi yazdım,sizlerle paylaştım.Beğenen okudu,beğenmeyen es geçti.Çünkü kendimi beğendirme gibi bir sıkıntım yoktu.O nedenle hep rahat hatta belki de fazla rahat yazdım.Hobi olarak başlayan bu merakım zamanla,daha iyiyi yakalama çabasıyla ,sitemi daha ileriye taşıma hevesine dönüştü.Küçücük bir fotoğraf makinem varken,çok daha iyisini aldım.daha iyi fotoğraflar çekmek için iş yerinden akşam çıkıp koşarak kursa gittim.Hafta sonları evde yatıp dinlenmek varken fotoğraf kurslarının uygulamaları için erkenden yollara düştüm.

Akşam erkenden yatma ihtiyacımı öteleyip ,kendimce tarifler denedim,sabah en iyi ışığı yakalayıp yaptığım şeyin fotoğrafını çekmek için erken kalktım.Bu tarif bu tabakta olmaz diye gün geldi dükkan dükkan o tabağı aradım.Hatta yazılarımı paylaşırken o gün yazmayı hedeflediğim tarifi bir arkadaşım o gün sitesine koyduysa,yanlış anlar diye başka tarif yazıp yaptığım tüm programı bozdum.

İmla hatalarımın fazla olduğunu söyleyen dostlarımın dediklerini dikkate alıp imla kılavuzu okumaya başladım.Yazdıklarımı prova ederek ya da kurgulayarak yazmadığım için heyecanıma verin diye özür diledim.Kısacası kimseyi aldatmadım,hep doğru oldum.Sitemde bana ait olmayan tek bir yemek fotoğrafına yer vermedim.Her şey baştan sona benim emeğim,benim gücüm.Bunun için bile kendimi çok sevip takdir ettim.

Doğru ve güvenilir olduğum için de kendimle gurur duydum.Çünkü iki evlat annesiydim ve yazdıklarımı,yaptıklarımı takip eden çocuklarıma ,örnek olmalıydım.Onlar da benimle gurur duyup gün gelip yapıcı eleştirilerini yaparken gün geldi öperek takdirlerini gösterdiler.Bu benim en büyük ödülümdü.Babangam bile hiç hoşlanmasa da yemek için bulunduğumuz mekanlarda  ben fotoğraf çekerken gerekli ortamı sağlamak için çaba harcadı.

Yani hiç hazıra konmadım.Emek verdim.

2009 yılından beri pek çok etkinliğe workshopa katıldım.Katıldığım her etkinliği ciddiye aldım.Oradan bir şeyler öğrenmeye gayret ettim.Yine dürüst oldum.Mesela,hazır bulyonlara karşıyım derken,hazır bulyon üreten bir firmanın etkinliğine koşa koşa gidenlerden olmadım.Kullanıyorsam kullanıyorum dedim.Sizlere yapmadığım bir şeyi yapıyor gibi ya da tam tersini yapmadım.

Kimseye menfaat doğrultusunda yanaşmadım. Hoşlanmadığım tarzını sevmediğim insana, bunun bana faydası olur mantığı ile bakmadım. Kısacası çok kaba olacak belki ama hiç yancı olmadım. Belki onun için de çok üstlerde yer almadım. Ama bunu yapmadığım için de hep özgür oldum ve rahat konuştum. Kendim gibi olmakla gurur duydum.

Çok neşeli ,hareketli yapıma rağmen kalın çizgilerim olduğunu da biliyorum.Bunların başında haksızlık ve bencillik geliyor.

En belirgin ve dışa yansıyan özelliğim ,haksızlık karşısında istemeden de olsa bir canavara dönüşebiliyor olmam.Bunun için defalarca kere kendime telkinde bulundum,ailem tarafından tenkit edildim ama bu istem dışı bir şey ,düşünerek ya da kurgulayarak yapılan bir hareket değil.Örneğin otobüste,markette,sokakta apartmanda kim olursa olsun davranış ve sözün bana yönelik olması gerekmiyor,gördüğüm bir haksızlığa bencilliğe müdahale etme iç güdüm var.

Çocuklarıma da hep böyle öğrettim,kimseye haksızlık etme,hakkını yeme,ileride bir yönetici olduğunda çalışanlarına karşı adil ve merhametli ol ama kimseye de hakkını yedirme.

Çocuklarıma böyle nasihat ederken,bunun çok da bu  mümkün olmadığını tabii ki biliyorum.Ama en azından bilerek,isteyerek bunu yapmamaları için emek vermelerini istiyorum.

İlk kez bir yarışmaya katılıp şansımı denemek istediğimde ,katılımcıların tümünün ,benim sitem gibi (bunu ukalalık olsun diye söylemiyorum,mükemmel olduğunu da iddia etmiyorum ama her şey gerçek ve bana ait)kendine has içerik,fotoğraf vs özgün olduğunu düşünmüştüm.Tesadüfen bana ait bir yemek fotoğrafını aynı yarışmaya aynı kategoride katılan bir yarışmacının sitesinde gördüm.Mail atıp fotoğrafın bana ait olduğunu söylediğimde,siteye başka kullanıcıların içerik gönderdiğini ve bunu kontrol etmenin mümkün olmadığını söyledi.Burada iki ayrı şok yaşadım.Birincisi tamamen denenmiş emek verilmiş,tarifler oturulup yazılmış sadece o tarif için çekilen belki de 50 fotoğraf içinden iki ya da üç fotoğraf seçmek için saatler verilmişken,başkalarının içerik gönderdiği bir siteyle aynı kategoride yarışmaya girmiştim.Üstelik bu sitedeki benim görebildiğim bir tarifin fotoğrafı benim sitemden benden izinsiz alınmıştı.Yani şöyle ki teşbih de hata olmaz estetikli bir güzelle Allah vergisi güzelliği ve belki de bir takım kusurlarıyla yarışan yarışmacılar gibi.

Şaşkınlığımın diğer nedeni de bu tür sitelerin bir kontrol mekanizmasının olmayışı.Zaten o site sahibi zat beni bu konuda eleştirip biraz da yakındı.Bu kadar içerik gönderilen bir sitede fotograf çalıntı mı değil mi nasıl bilebilirim şeklinde.

Neyse şöyle bir baktığımda 7 ayrı site de bana ait izinsiz kullanılmış fotoğraf gördüm.Bunu gerek facebook gerek tweter da dile getirip ,tüm emek veren para kazanmadan bu uğurda para harcayan ama emekleri çalınıp pazarlanan arkadaşlarımı,blogcuları ,kontrol mekanizmaları olmayan çalıntı fotoğraf ve bazen de içerik ile boy boy reklamların döndüğü sitelere karşı farkındalık yaratmaya davet ettim.Bunun için de bu tür paylaşımları ,gördüklerimizi ve yakaladıklarımızı #blogcularhırsızlarakarsıbirleselim hashtag altında paylaşıma davet ettim.Dürüst çalışan,emeğe ve insana saygılı,okuyucusunu aldatmayan siteleri burada tamamen ayrı tutuyorum.İstiyorum ki herkes biraz oturup düşünsün ve yaptığı işi hakkıyla ,hak yemeden yapsın.

O yarışmadan da çekildiğimi açıkça belirttim.Ben yine kendi köşemde kendime ait belki basit ama samimi ve dürüst yazılarıma devam ediyorum.

Yazıma gelen yorumlardan görebileceğiniz gibi bir arkadaş,yazı için kullandığım logonun altında ki yazıyı niçin sildiğimi ve yazımla tezat oluşturduğumu yazmış.Ben logoyu milliyet blogda kullanan Feyza Keten’cinin yazısında gördüm ve hepinizin de oradan göreceği şekilde altında yazı yoktu.Yani Logonun yazısını silmedim.Bundan şikayet eden biri olarak bunu yapmak aklımın ucundan bile geçmez.Logo dreamstime.com sitesine aitmiş bunu da belirtip yaptığım hatadan dolayı özür diliyorum.

Sevgiyle…..