Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Ayva Tatlısı

Ayva Tatlısı Bazı şeyler vardır hayatta,biri olmadan diğeri eksik kalır.Bu bir insanın sizi tamamlaması da olabilir,bir eşyanın,diğeri ile bütünleşmesi de.Çaydanlığı tek düşünebilirmisiniz mesela,ya da masaya tuzluk ve biberlik hep yanyana konulmaz mı?Biri mutlaka diğerinin tamamlayıcısıdır.

Yiyeceklerde de bu böyledir.Balık salatasız,kurufasulye pilav ve turşusuz hep eksiktir.Aynen bunun gibi,kaymaksız ayva tatlısı olur mu hiç?Biri oldumu,mutlaka diğeri de olmalıdır.Birinin damakta bıraktığı lezzet boşluğunu diğeri tamamlar.

Her meyve ve sebzeyi mevsiminde tüketme inancından yola çıkarsak, şimdi ayvanın tam da zamanı.Bu muhterem meyva,pek çok şekle bürünür ellerde.Tatlısı,reçeli,marmelatı herkesçe malumken,et yemklerine de tat kattığı,kompostosunun kışın çokça tüketildiği herkesçe bilinir.Hatta ben kekini da yapmıştım ki ev halkı bayılmıştı.Kek tarifi için buraya bir tık

Türk Kahvesi geleneği yazısında da yazdığım gibi,bu yiyecek,içecek üzerine şarkılar,şiirler yazmak sanırım bizlere mahsus bir durum.Ayva için de pek çok söylenmiş söz,üzerine yazılmış şarkı vardır.Ayva çok olduğunda,o sene kışın sert geçeceği bir rivayetmidir bilmem ama, halk ağzında yıllardır söylenegelir.Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek denir bir şarkıda.Ayrıca sert mizaçlı , yemesi ve hazmı biraz zor bir meyve olmasından kaynaklanıyor olsa gerek,zor ve tehlikeli bir durumla karşılaşana da ” hah ayvayı yedi ” deriz.

Yani adıyla bile hep hayatımızda olan bu güzel meyvanın,tatlıya dönüşüp,kaymakla öpüşen hali midemizi şenlendirsin derseniz,buyrun tarife.

Türk Kahvesi Geleneği Üzerine Güzelleme

Türk KahvesiKahvenin ,bize ait bir kültür olduğu, hepimizce malumdur.Üzerine söylenmiş,güzel sözler,yazılmış şarkılar vardır.Kahve soluklanmak için bir neden,dostluğa bir çağrıdır.Boşuna bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var dememiş büyüklerimiz.Bu arada,Türk kahvesi,bir büyüme sembolü de sayılabilir.Eskiden büyüklerimiz,çocuklara,çocuklar kahve içmez dili kara olur,derlerdi hatırlarsanız.Buradan yola çıkarak, çocuklukta kahve içmenin, bir büyüme işareti olduğunu düşünürdüm.Yani kahve içiyorsanız büyümüşsünüz demekti bana göre.Üstelik bu,bir seramoni şeklinde yapılır,bir komşu teyze geldiğinde ”’ hadi kızım bir kahve yap” denir,yanında ya bir lokum,ya bir çikolata ikram edilir.

Kahve Yemen’den gelir lafı da aslında ,1517 yılında kahvenin Yemen Valisi tarafından,İstanbul’a getirilmesinden kaynaklanmaktadır.Dünyada telvesi ile ikram edilen tek kahvedir Türk Kahvesi.Su eşliğinde ikram edilen Türk Kahvesinin,tadını daha iyi alabilmek adına,önce, yanında ikram edilen su içilir,daha sonra da kendisi.

Kültürümüzde,hayatımızda,kahvenin yeri o kadar büyüktür ki en tatlı anımızda da,en keyifsiz zamanlarımızda da,bize yol arkadaşıdır.

Düşünün ki,kız isteme geleneğinde Türk Kahvesi baş roldedir.Evlere şenlik bir seramoni.Eğer gelin adayı,hakkıyla,şöyle köpüklü güzel bir kahve yapamıyorsa,bu işin hakkını veren bir kişi,önceden mutfakta yerini alır.Kahveyi o yapar,övgüyü gelin adayı alır.Hatta,damat adayının sabrını ölçmek adına,tuzlu kahve bile ikram edilir kendisine.Sesini çıkarmadan son yudumuna kadar,içebilirse, sabırlı olduğu düşünülür.Bayram ziyaretlerinde,an gelir,türlü türlü tatlılar reddedilirken,kahve teklifi kabul görür genelde.

Devir uzay çağı,teknoloji zamanı olunca kahve makinaları icat oldu,kahve kültürü bir miktar geri kaldı diyebilirmiyiz.Hatırlıyorum ki rahmetli dedem,kahvenin keyfini,kahve çekirdeklerini evde el değirmeninde çekerek başlatırdı.Bütün eve dolardı o mis gibi taze kahve kokusu.Çok eskiden mangalda köz ateşte bakır cezvelerde ağır ağır sabırla,köpüklü kahveler pişirilirken,şimdi zaman icadı kahve makinalarının içine kahve ve şekeri koyup, düğmeye basmak yeterli oluyor.Ondan mıdır bilinmez,yeni nesil Türk Kahvesi yerine değişik aromalı,kağıt bardaklarda soğuk sıcak değişik kahveleri tercih ediyor.

Belki de kahve içmenin en büyük keyfi sonunda bakılan fallardır.Bu amaçla açılmış mekanlar,hepimizce malumdur.Hele bir de baktığı fal çıkıyor diye duyulduysa bakın nasıl bir rağbet görür o mekan.İnanırsınız ya da inanmazsınız o ayrı bir konu ama unutmayın fala inanma falsız kalma demişler.Mutlu olmak ve umutlanmak adına fal da bahanedir.

Sözün özü odur ki,küçücük fincanlarda tadı damakta kalacak olan,o Türk Kahvesi,dostluk ve birliktelik için bir bağlayıcıdır.Sıcak bir paylaşım,güzel bir Türk geleneğidir.Girişimci Türk insanının gündemi takip etmesiyle Hürrem kahvesi adı altında kahve bile var ki,varın daha çıkacak çeşitleri siz düşünün.

Kahve içebileceğiniz dostlarınızın çok olması dileğiyle,haydi mutfağa yapın bir Türk Kahvesi.

Afiyet ve muhabbetle…….

Kadıköy’de Saklıbahçe Nazım Hikmet

 Kadıköy’ü severmisiniz?Ben Kadıköy’de doğmadım ama çocukluğum ve gençliğim burada geçti.Aşık olduğum,yegane semt diyebilirim.Babangam doğma büyüme Kadıköy’lü,ve bununla hep gurur duyar.Çok şükür çocuklar da Kadıköy’de doğdu.Doğal olarak onlarda,bununla gururlanırlar.Ben de, eş durumundan Kadıköy’lü olmuş oldum.Ama benim Kadıköy aşkım hepsinin önüne geçti zamanla. 

Kadıköy benim hikayemin başlangıç noktası.Hani bir kompozisyon yazarken giriş,gelişme ve sonuç bölümü olur ya ,aynen öyle.Giriş bölümü orada başladı,gelişme bölümünü yaşıyorum şu anda da.Sonucu Allah Kerim artık.Kadıköy benim evim gibi.Avrupa yakasından,Anadolu yakasına geçip de Kadıköy’e ayağımı bastığım anda,kendimi evime gelmiş sayarım.İçim huzurla dolar.Sanki evimin odalarında dolaşıyormuşum edasıyla dolaşırım Kadıköy sokaklarında.Hatta bazen Altıyolun göbeğinde yere oturasım gelir.

O kadar,kalabalık,trafik ve insan yoğunluğu olan Kadıköy’de, şöyle kendi kendinizle kalmak isterseniz eğer, asla yok öyle bir yer diye düşünmeyin,çünkü var.Kendinizi,isterseniz kuşları,isterseniz sohbet eden arkadaşınızı dinleyebileceğiniz ağaçlar altında sessiz sakin bir saklıbahçe Nazım Hikmet Kültür Merkezi Bahçesi.

Nazım Hikmet ParkıAltıyol’dan Bahariye’ye çıkarken soldan ilk sokağa Ali Suavi Sokağına girdiğinizde,başka bir dünyaya gelmiş gibi hissedersiniz.Sol tarafınız bir sürü küçük sanatkar ve yaptıkları el emeği ürünlerle doludur.Keçeden yapılmış toka,anahtarlıktan cam üfleyen insanlar,ressamlar.Zaten bu sokağın bir adı da,sanatkarlar sokağıdır. 

Bu güzel ve renkli daracık yolu yürüyerek aştığınızda,sol tarafta o saklı bahçe, size kollarını açar.Huzur ve dinginlik vaat ederek hemde.Canınız mı sıkkın,tek başınıza kafanızı dinleyip,kalabalıkta kaybolmak mı istiyorsunuz,ya da kitap okumak,belki de laptopumu alır gider takılırım mı diyorsunuz tam yeri.

Nazım Hikmet ParkıYeşillikler içinde bir bahçeye adım atarsınız.Çoğu zaman kalabalıktır.Ama kimse kimseye göz teması ile bile dokunmaz.Ders çalışan üniversite öğrencisinden,zor yürüyerek gelmiş tertemiz giyinik,gazetesini okuyan 70 lik delikanlılar,80 lik genç kızlar da oradadır.Nazım Hikmet ParkıKahvaltı etmek isterseniz de,yemek yemek isterseniz de,mutlaka damağınıza uygun bir şeyler bulabilirsiniz.Fiyatlar son derece uygundur.Nazım Hikmet ParkıHerşeyden önce,Kadıköy’ün tam da göbeğinde ,yeşillikler arasında belki de bir alışveriş sonrası,soluklanıp kahvenizi yudumlamak istediğinizde sizi bekliyor olur bu saklıbahçe.Geniş bir kitap standı bulunan,beğendiğiniz kitabı anında satın alıp,oturup okumaya başlayabilir zamanı unutabilirsiniz.Nazım Hikmet ParkıYazın açık olan bahçe de ,ağaçların gölgesinde,onca sıcakta ,üşüyerek oturacağınız belki de tek yerdir burası.Kışın kapalı mekanında, oturabileceğiniz gibi, kış bahçesi kısmında da,oturabilirsiniz.

Nazım Hikmet ParkıBen ne zaman kaybolmak ve bulunmamak istesem soluğu orada alırım.Sessizliğin için de, o sevdiğim Kadıköy’ün bana göre aşk kokan havasını koklarım.Hem kendimi hem kuşları dinlerim.Bazen üzgün,bazen sinirli olarak girdiğim bu güzel bahçeden,içim huzur dolarak çıkar tekrar o kalabalığa karışırım.

İşin en güzel tarafı da Kadıköylü olmakla övünen babangam bu güzel yeri bilmiyordu.Birgün hadi dedim, gel seninle Kadıköy’de kaybolalım.

Karabatak Karaköy

Çalışan insan için hafta sonları altın değerindedir.Bütün yapılacaklar o zaman dilimine sıkıştırılır.Arkadaş buluşması,alışveriş,ev ile ilgili yapılacaklar,aile ziyaretleri vs.Bu böyle uzar gider.Doğal olarak hafta sonları benim için de,bir çalışan olarak çok değerli.Kimse yanlış anlamasın ama bir sürü yapılacaklar arasından eleyerek,hafta sonunu gönlüme göre,keyif alacağım şekilde değerlendirmek isterim bende.Hatta bazen yapılmadığında huzursuz ve mutsuz olduğum ev ile ilgili yapılacak işleri bile,göz ardı eder,kendimi sokaklara atarım.Hafta sonumu keyif aldığım,yanında mutlu olduğum insanlarla geçirmek isterim.Bu Cumartesi de, aynen öyle oldu.Daha önce burada yazdığım gibi fotoğraf kursunda,tanıdığım ve enerjisine hayran olduğum sevgili hocam Belgin Çöleri ile görüşmek üzere sözleştik.Mekan olarak da Karaköy’de ki Karabatak  Cafe’yi seçtik.Fotoğraf dersinin uygulama kısmında Belgin Hanım götürmüştü bizi ilk kez.Zaten öyle önünden geçerken tesadüfen görebileceğiniz bir yerde değil ,konum olarak,bilerek özel olarak gitmeniz gerekiyor.Ben ilk gittiğimde orada,o daracık sokakta böyle güzel bir yer olduğuna ve ayrıca insanların burayı çok önce keşfedip,müdavimi olduklarına şaşıp kalmıştım.Öyle ahım şahım bir durum da yok aslında.Fakat değişik bir atmosferi,samimi bir havası var.İnsanı çekip içine alıyor.Huzurlu bir ortam olduğu kesin.Arka sokaklarda olduğundan hiç araba yok en önemli huzur sebebi bu sanırım.Dolayısıyla araba kornası,trafik vs yok.Duyduğunuz tek ses insan kahkahaları,sohbet konuları.Müşteri profili genel olarak genç ve orta yaş grubu.Yerli yabancı bilen orada.Bir masa boşaldığı anda,anında bir başkaları tarafından dolduruluyor.

100 yılık bir bina içerisine kurulan Karabatak Kafe, eski bir torna atölyesinden şimdiki haline dönüştürülmüş.İçerisi rengarenk taşlarla bezeli,çiçekler böcekler misali süsü ve rengi seviyorsanız içeriyi incelemekten sohbeti unutabilirsiniz.Üst katı ayrı bir güzel sayısız dergi okuma imkanı olan huzurlu bir yer.

Burası aslında, Julius Meinl kahvenin; Chicago, Hamburg, Moskova ve Viyana’dan sonra Türkiye’deki ilk şubesi olarak 2008 Eylül den beri hizmet veriyormuş.Kahve,cheescake,mozaik pasta çeşitleri yanında,arzu edenler için yemek alternatifleri de mevcut.Fiyatlarda,öyle çoğu mekan gibi uçuk kaçık değil.Bir türk kahvesi 4 TL,mozaik pasta 9 TL.Ben resim çekmek üzere fotoğraf makinemle birlikte gitmeme rağmen, sohbete o kadar dalıp zamanın nasıl geçtiğini,anlamadığım için fotoğraf makinesini,dönüşte vapurda kucağımdayken offff dedim fotoğraf çekmedim.Dolayısıyla gördüğünüz resim bana ait değil.Yolunuz düşerse diyeceğim ama,oraya özel olarak gitmezseniz yolunuz düşmeyeceğinden,bir gün vakit ayırın,hem bir vapur sefası yapmak (Anadolu yakasında oturanlar için),hem de huzurlu güzel bir ortamda isterseniz bir arkadaşınız ile sohbet etmek,ya da kitap okuyarak kahvenizi yudumlamak için gidin derim.

Haftanız huzurlu ve bereketli olsun.Yeni hafta sonu yeni mekanlar görmek kısmet olsunKarabatak Karaköy