Evlat yetiştirmek kolay iş değil, hele ki bu zamanda.Allah’a şükürler olsun ki, Allah nasip etti iki erkek evladım var.Onları elimden geldiği, aklımın yettiğince iyi yetiştirmeye çalıştım.Hala da çalışıyorum.Kocaman adam olmalarına rağmen hala ayağına çorap giy, dışarısı soğuk atkını al deyişim yadırganıyor bazen.Ama ne yapayım ki onlar benim için hala birer çocuk.Oysa ki her ikisi de mesleklerini seçmiş, o yolda tahsillerini yapan birer yetişkin aslında.

Erken yaşta anne olmamı yadırgayanlara inat, bu kararımdan hep mutlu oldum.Çünkü çocuklarım bu şekilde çocuklarım olduğu gibi, aynı zamanda arkadaşım da oldu.Hatta hiç unutmam büyük oğlumun bir arkadaşı çok önceleri ilk tanıştığımızda, şaşkınlıkla bu senin annen olamaz demişti.Bundan hem gururlanmış hem de gülmüştüm.Klasik anne hareketlerim olsa da –ki bu engellenemez bir dürtü- onlarla aynı dünya içinde bulunmaya gayret ettim.
Şimdi büyük oğlumun arkadaşları askere gitmeye başladılar.Bu ilginç bir duygu benim için.Kendi yarattığınız dünya da yaşarken birden gerçeklerle yüzleşmek ürkütüyor insanı.Ürktüğüm askerlik değil yanlış anlaşılmasın, zamanın bu kadar hızla geçmesi kalbime dokunan.Çünkü hızla geçen yıllar, çocuklarımızın kendi dünyalarını yaratmaya başladıklarının habercisi.Bu güzel olduğu kadar biraz da iç burkan bir duygu.Apartman da ki bir komşum (yaşlıca bir teyze) yıllar önce, çocuklar daha küçükken bir sohbet esnasında bugünlerin kıymetini bil, çünkü çabucak büyüyecekler ve evden ayrılıp kendi evlerini kuracaklar, sen de onları özleyeceksin demişti.
Çocukların büyüyüp kendi yollarını çizip, kendi düzenlerini oluşturması güzel bir şey zaten en baştan beri onları buna hazırlamıyor muyuz ? Ama yapacaklarınız ve onlara verecekleriniz azaldıkça da korkuyorsunuz.Neden mi? Bir Ayvaz bir Köroğlu kalmaktan.O cıvıl cıvıl, hareketli, trafiği hiç bitmeyen ev bir anda ıssızlaşıyor.Nurlar içinde yatsın annem hep, sizler evlenip evden ayrılınca kapımız da, telefonumuz da daha az çalmaya başladı diye yakınırdı hep.
Neyse bu yazının oluşma nedeni, büyük oğlumun ortaokuldan bir arkadaşı yakın zamanda askere gidiyor.Kısa dönem.Bize el öpmeye gelecek tabii.Ben de asker uğurlama geleneği nedir biraz araştırıp bir eksik kusur yapmayayım derken ortaya bu yazı çıktı.Daha önce kına gecesi geleneği ve Türk kahvesi üzerine güzelleme yazılarımı okuyabilirsiniz.
Asker uğurlama geleneği üzerine yaptığım araştırmalarda, yörelere göre farklı uğurlama şekilleri olsa da genel anlamda aynı noktada birleşiyor.Biz millet olarak asker ruhlu, askerliğe önem ve değer veren bir milletiz.Bu nedenle olsa gerek, askerliğini yapmamış gence tam bir erkek gözüyle bakılmıyor hatta çoğu yerde evlenmesi için kız bile verilmiyor.Ne zaman ki askerliğini alnının akıyla yapıp geliyor işte o zaman o genç toplum içinde, saygın bir konuma yerleşmiş, işe ve evlenmeye engel durumu kalmamış, vatanı için namus borcunu ödemiş bir erkek oluyor.
Uğurlama törenleri de hemen hemen aynı.Askere gidecek olan gence yakınları, akrabaları tarafından yaklaşık bir ay önceden başlayarak ziyafet sofraları hazırlayıp, çeşitli eğlenceler tertip edilmesi adettenmiş. Bu ziyafet davetlerinde bazı yörelerde yaşlı bayanlar askere gidecek gencin cebine uğur parası sayılan bozuk para koyarmış.Erkekler ise yine askere uğurlanacak gence usulünce para verip benim yerime de nöbet tut dermiş.
Başından tuz ve ekmek çevrilerek, bunların eşi olmayan dul bayanlara verilmesi de askere gidecek gencin başının gözünün sadakası sayılırmış.Çoğu bölgede böyle şerefli bir görev için giden gencin ardından ağlamak ayıp sayılırmış.Kurbanlar kesilip, ellerine ve ayaklarına kına yakılan asker adayı gençler için yakılmış yüzlerce halk türküsü var.Bunların bazıları yürek burkan iç acıtan cinsten, bazıları sevdikleri tarafından buram buram özlem kokan türden mesela;
Asker Yolu Beklerim,
Günü Güne Eklerim.
Sen Git Yarim Talime De,
Ben Sılayı Beklerim
Benim de zamanında çok dinleyip dertlendiğim türkülerdendir.Ayrıca Esmeray’ın ‘’Gel Tezkere ‘’şarkısı yıllarca hepimizin diline dolanmıştır.
Bu şekilde güle eğlene, şenlikler ve eğlenceler eşliğinde ardından sağ salim gitsin, sağ salim gelsin temennisiyle sular dökülerek uğurlanan asker anaları, bu seramoninin ardından Allah kavuştursun, ziyaretleri için hazır tutarmış evini.
Askerden gelen gençler bir süre çalışmaz dinlenir ve hoş bulduk diye büyüklerini ziyaret eder el öpermiş.
Ve asker uğurlamanın son noktası da hepimizin bildiği üzere göklere yükselen, bir ağızdan söylenen, her duyanın yüreğini kabartıp, tanımasa da dualarıyla ve tekrar ederek uğurladığı o büyük söz.
‘’En Büyük Asker Bizim Asker’’
Allah vatani görevini yapan ve yapacak olan tüm ana kuzularının yar ve yardımcısı olsun.Şenliklerle uğurlandıkları gibi güle oynaya şenliklerle karşılamayı nasip etsin.
Hepsine şimdiden hayırlı tezkereler ve tabii ki;
”En Büyük Asker Bizim Asker” lafını söylememizi sağlayan analar,bacılar, bayan kardeşlerim Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun.
Sevgiyle…