Kuru Biber Kızartması ve Fizik Tedavi

 Bu yazımda asıl amacım size yemek tarifi vermek değil aslında.Geçen yazımda bahsetmiş olduğum konuyu biraz açmak istiyorum.Kolay bir insan değilim, arada gıcık taraflarım ön plana çıkabiliyor.Bunu da en iyi babangam bilir.Bazen durumdan olay çıkarma ve konuyu büyütme yetim var itiraf ediyorum.Burada dikkat edilmesi gereken şey sadece damarıma basmamak.Kuru Biber Kızartması

Rotator Manşet demiştim ya hani geçen yazımda, hah işte onun için Dr’ un ilk istediği şey MR olmuştu.MR benim korkulu rüyam.Tam olarak bire bir tutmasa da Klostrofobi diye bir şey var bende.Bunun tam karşılığı; kapalı yerde kalma korkusu.Bu fobiye sahip olanlar kapalı yerlerde kalıp boğulmaktan korkan tipler.Asansör, kilitli odalar, koridorlar, yer altı çarşıları vs gibi yerlerde bulunmaktan korkarlar.İşin garibi bunların hiç biri ben de yok.Asansöre de binerim, yer altı çarşılarını da keyifle gezerim.Ama o MR yok mu beni bitiren bir durum.O tünelin içine girmek, işte benim nefesimi kesen en keskin durum.Mesela film izlerken, filmde ki kahramanların, tünel içinde geçen sahneleri de beni sıkıntıya sokar.İzlerken bile daralırım.Benim ki farklı bir klostrofobi sanırım. 🙂

MR için gittiğim klinikte ki hemşireye o tünelin içine girmemek için farklı bir yöntem üretmesi için resmen yalvardım.O hanım kız da, sorun omuzumda olduğundan, bunun mümkün olmadığını, kulağıma takacağı kulaklıkla müzik dinleteceğini, kendimi en rahat nerede hissediyorsam orada hayal etmemi önerip, panik halinde basmam için butonu elime sıkıştırıp odadan çıktığında utanmasam çocuk gibi ağlayacaktım.Orada geçen her saniye dakika, dakika da saat gibi geldi.Bitti geçmiş olsun diye odaya girdiğinde, içimden gelen ilk şey okkalı bir küfür etmekti.Hemşireye değil tabii ki olaya.Çok ayıp belki ama dürüst davranıp bunu ona da söyledim.Sizi rahatlatacaksa edin dedi ama ben saygı gereği bunu kendime sakladım.

Olayın ilk aşamasını atlattığım için tedavi süreci bitmiş gibi mutlu olmuştum.MR sonucuna bakan ortopedi Dr’ una da, Fizik Tedavi Dr’ una da Fizik Tedaviye inanmadığımı ve vakit kaybı olduğunu açıkça söyledim.Onlar da bu tedavinin aşama aşama olduğunu ve bunu mutlaka denememiz gerektiğini söyledi.Peki dedim, yapacak bir şey yok deneyelim.Evime en yakın özel bir hastanede bu süreç için randevu alıp hergün yapılması gereken bu tedaviyi başlatmak için ilk gittiğim gün, doğal olarak inanmadığım bir şeye zorlandığım için sinirliydim.

Hastanenin Fizik Tedavi bölümünde, yoğun hasta trafiği için de buldum kendimi.Bölüm çalışanlarının belirli hastaları var, tedavi sürecinde.Benden sorumlu olan ( pişman olmuş mudur acaba 🙂 )Behiye Hanım ile saat trafiği ayarlaması yaparken, baştan bir terslendim.Olaya inanmıyorum ve çok biliyorum ya.Behiye Hanım sağolsun, olayı toparlayıp beni sakince tedavinin yapılacağı bölüme aldı. Bir de fizyoterapistler var olayın içinde Hatice Hanım ve Tuba Hanım.Neyse kavgasız gürültüsüz 14 günü tamamladım ve Dr’ un talebi ile 6 seans daha ekleyerek şimdilik 20 seansa yaklaşıyoruz.Ben baştan inanmadığım bu tedavi sürecinin şu aşamasında saçımı toplamak için bile kaldıramadığım kolumu artık kaldırabiliyorum.Tam olarak düzelmese de büyük bir aşama kaydettiğimi düşünüyorum.Bir kez daha ön yargılı olmamak gerektiğine inanıyorum.İlk başta neredeyse kavga etmek için gardımı alarak gittiğim bu ortamda bir sürü insan görüp huysuzluğumdan utandım desem hiç yalan olmaz.

Mesela yaşlı bir bey var, yüzünü hiç görmediğim sadece çalıştırılırken sesini duyduğum.Düştüğü için ameliyat olup kalçasına protez konulmuş.O nedenle yürümekten korkuyor ve çalıştırılırken huysuzluk ediyormuş.Oturduğum yerde onu çalıştıran Tuba’nın son derece sakin ve sevecen sesini duyuyorum haydi üç adım daha diye.Yaşlı amca sert ve huysuzca sayıyor, 1, 2 ,3 tamam sandalyemi getirin.

Bir de Sabahat Hanım var, nam-ı diğer kokoş.Tepesinde topladığı saçlarına bir de saçlı tokalardan takmış, makyajı yerinde, tırnakları kırmızı ojeli ta Moda’dan her gün tedaviye gelen 80 lerinde genç ama ruhu genç bir bayan.Sohbet ediyoruz yanyana.Ben oturuyorum, koluma aletler bağlı o yatıyor beline ısı veriliyor.Zor olmuyor mu her gün ta Moda’dan buraya gelmek diyorum.Ben bir sürü yere gittim buranın tedavisi kadar güzel bir yer görmedim onun için gelirim derken, geceleri yattığı yerde uykusu gelene kadar kitap okuyup, bulmaca çözdüğünü anlatıyor.Belimin ağrısından geceleri uyuyamıyorum deyince, yan yatakta yatan yaşlı teyze söyleniyor, oje sürerken belin ağrımıyor mu diye.Sabahat Teyze hemen yapıştırıyor cevabı, oje sürmeye ne var elini masanın üzerine koyar sürüverirsin.Ben süsümden ödün vermem sürerim diye.

Diyeceğim o ki, oraya gittiğimde öyle zor durumda insanlar gördüm ki, durumuma şükrettim.Çok şükür daha iyiyim ve egzersizler sayesinde daha da iyi olacağına inanıyorum.Orada çalışan herkesin, özverili ve sıcak yaklaşımı ile anladım ki, insanı tedavi eden biraz da güler yüz ve sıcak bir sohbet.Olaya inandırıp, gayretlendirmek için bu şart.Yürüyemeyen yaşlı teyzelerin, amcaların kollarına girip, onların hızında minik adımlarla yürümek ve iyimisin demek de bence tedavinin bir parçası, hatta belki de en büyük parçası.Çünkü hasta insanın en büyük ihtiyacı ilgi ve şefkat bence.

Malzemeler

  • kuru biber
  • 1-2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • sarımsaklı yoğurt
  • Zorluk: kolay

Yapılışı

 Hiç sevmediğim şeydir hastalıktan bahsetmek ancak benim için değişik bir tecrübe olan bu süreci sizlerle paylaşmak ve orada çalışan herkese teşekkür etmek istedim.Kolay bir iş yok hayatta.Ancak yaptığın işi seversen ve saygı duyarak yaparsan hem emeğinin karşılığı verim alıyorsun, hem de faydalı oluyorsun.Kuru Biber Kızartması

Kuru biber kızartmasına gelince, İstanbul'un rutubetli havasında sebze kurutmak mümkün değil.Memlekette kurutulup hazırca tüketilmek üzeren gönderilen, güneşte kızarmış bu biberleri çok seviyorum.

Kendim için bir kaç tanesini kaynayan suda bir iki dakika haşlayıp yumuşattım.Sonrasında çok az sıvı yağ konmuş bir tavada şöyle bir alt üst yaptım.Üzerlerine sarımsaklı yoğurt gezdirip, güneşi yediğimi düşünerek, güneşte kızarmış, içinde güneşin sıcaklığını ve enerjisini saklayan bu biberleri afiyetle yedim.

Sevgiyle....

Etiketler: , , , , ,

PAYLAŞ & TAKİP ET

Pin It

Abone Ol

Yandaki kutucuğa mail adresini gir, Abone ol butonuna bas, tarifler mail adresine gelsin

Mail abonelik hizmeti
FeedBurner aracılığıyla
verilmektedir.

BENZER YAZILAR

Benzer yazı bulunmamaktadır.

Yorumlar

  1. mine 05 Mart 2014 at 21:28 Reply

    Çok geçmiş olsun omuz ağrısının ne demek olduğunu bilirim. Benim de sıkıntılar hala devam ediyor Allah herkese acil şifa versin dert veripte derman aratmasın. Ayrıca bu güzel lezzet içinde ellerine sağlık sevgiler…

  2. Aşçı Fok 05 Mart 2014 at 21:45 Reply

    Çok geçmiş olsun Güler hanım…

  3. birsence 07 Mart 2014 at 11:45 Reply

    çok geçmiş olsun ekmeğimi banasım geldi resime…

birsence için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir