Yeryüzünün Sevgi Melekleri Down Cafe’de

Öncelikle şu konuda anlaşalım. Bu uzun bir yazı olacak başlarken öyle hissediyorum. Sizlerden ricam da lütfen baştan aşağı okuyun, paylaşın, yayın, okunmasını sağlayın. Bence bu bir insanlık görevi. Çünkü bu insanların sesi olup, onların sesini duyurup faydalı olmamız gerekiyor.

Down Cafe

İnsanların hayatta en kıymet verdiği şey nedir diye sorsam ne cevap verirdiniz? Koşulsuz, karşılıksız, bitmeyen bir sevgiyle bağlı olduğunuz kim var hayatta desem? Eminim herkes ailem, çocuklarım diyecektir. İnsanın, daha doğrusu normal bir insanın en kıymetli varlığıdır çocuğu. O çocuk istismarcılarını ya da çocuklarına zarar verenleri saymıyorum. Çünkü onlar insan sınıfına bile  girmiyor zaten.

Allah nasip edip de dünyaya getirdiğiniz hatta, daha dünyaya gelmeden önce bile, bir can taşıdığınızı öğrendiğiniz an itibari ile hiç yüzünü görmeden sonsuz bir  sevgiyle sevebildiğiniz tek canlıdır evladınız. Dikkat edin şöyle bir düşünün, annesine babasına en düşkün olan kişi bile çocuk sahibi olduğunda o bağı bir miktar gevşetir. Tüm enerjisini ve şefkatini öncelikle yavrusuna yöneltir.

Down Cafe

Evlat sahibi olmakta Allah’ın takdir ettiği bir durumdur. Yaradan bazı kullarına bu konuda cömert davranırken, bazı kullarına da bu duyguyu nasip etmez. Onda da bir hayır mutlaka vardır. Ama şöyle etrafımıza bakıp da 3-5 çocuğu olup, o çocuklar ile olması gerektiği şekilde ilgilenmeyen aileler gördüğümüzde hepimiz ister istemez deriz ya da en azından düşünürüz, ‘’Ey Allah’ım kimi o kadar ister nasip etmezsin kimi değer bilmez çokça verirsin diye.’’

Çünkü çocuk demek dünyanın en büyük sorumluluğu demektir. Bir yemek yaparken ya da mesleğimizi icra ederken bile elimizden geldiğince özenirken, bir insanı yetiştirmek ne büyük bir görevdir. Çünkü sonuç istediğiniz gibi olmazsa, olmadı yeniden başlayalım deme şansınız yoktur. Ettiğiniz her lafa, yaptığınız her davranışa ayrı bir özen göstermek zorundasınızdır. Sizin onun o küçücük kafasına yerleştirdiğiniz her düşünce, duygu ya da korku ilerde yetişkin olduğunda onun ve ona bağlı tüm hayatların yol hikâyesi olacaktır. Bundandır ki, zor hem de çok zor bir iştir anne-baba olmak.

Anne-baba olmanın zorluğunu kat kat fazla yaşayan anne ve babaların işleri daha da zordur. Onu da sanırım sadece yaşayan bilir. Ama ben şunu biliyorum ki evlat çok ama çok değerlidir. Evlat kokusu cennet kokusudur ve o her koşulda her şekilde candan bir parçadır.

Down Cafe

Down Sendromu Nedir?

Sağlıklı bir insanın vücudundaki her hücrede 46 tane kromozom vardır. Oysa Down sendromlu bebeklerin hücrelerinde toplam 47 kromozom bulunur. Karyotipleri 47, XX+21 (dişi) ya da 47, XY+ 21 (erkek) şeklinde gösterilir. Yani fazladan bulunan kromozom vücut kromozomlarının yanında bulunur. Bu kromozom fazlalığının neden kaynaklandığı tam olarak bilinmese de, 35 yaşından sonra doğum yapan kadınların çocuklarında görülme olasılığı yüksektir. Bunun nedeni kromozom ayrılmalarının ileri yaşlarda daha düzensiz olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber,hücre bölünmesi sırasında meydana gelen ayrılmamalar da bu hastalığın sebeplerinden olabilir.

Down sendromunun epidemiyolojisi her canlı 800-1000 doğumda 1 Down sendromlu doğum oran olduğunu göstermiştir.

Down sendromlu çocuklar genelde boy ve kilo açısından daha yavaş büyürler, daha yavaş öğrenirler, problem çözmede ve karar vermede diğer çocuklardan daha çok zorlanırlar. Zeka seviyeleri normalden düşük olarak kalır. Ancak iyi ve erken başlanan eğitimle zeka seviyelerinde anlamlı yükselmeye rastlanır. Down Sendromlu çocuklar iyi bir eğitimle normal birey şeklinde hayatlarını sürdürebilirler. İmkan tanındığında meslek edinebilirler. Kendi yaşamlarını idame ettirebilecek seviyeye ulaşabilirler. Fizik tedavi, özel eğitim ve dil terapisine ihtiyaç duyulur. Bunlar için planlı ve programlı bir şekilde profesyonel yardım almak gerekir.(Kaynak Vikipedi)

Down Cafe

Gördüğünüz gibi bu çocukların bizden sizden bir eksiği yok. Tam tersi fazlalığı var. Onlar bir başka deyişle yeryüzünde ki sevgi melekleri. Çünkü o kadar saf, temiz ve sevgi dolular ki. Hiç down sendromlu bir çocuğa sarılmadıysanız, bir insana sarılmış sayılmazsınız bence. Ben yıllar önce yaşadım bu tecrübeyi, o içten sarılışa taş dahi cevap verirdi bence.

Bugün yaşadıklarım da hayatımda hiç unutmayacaklarım arasında yerini aldı. Çok öncelerden duyduğum ancak şu an itibari ile o zamanlarda iş edinerek gitmediğim için çok pişmanlık duyduğum bir şey yaptım. Mecidiyeköy’de Profilo Alışveriş Merkezinin hemen yan sokağında yer alan Down Cafe’ye gittim.

Yaklaşık üç yıldır hizmet veren,23 çocukla başlayıp şu anda 27 çocukla yoluna devam eden bir melekler evi, Down Cafe. Neden melekler evi diyorum çünkü içinde her gün değişen 5-6 down sendromlu çocuğun servis yaptığı, bu işe daha doğrusu bu çocukların eğitimine, meslek sahibi olması uğrunda emek harcamaya gönül vermiş sıcacık kalpleri olan insanlarla dolu bir yer.

Projenin çıkış noktası İzev Genel Sekreteri Mimar Saruhan Singen. Kendisinin de bir melek babası olduğunu öğrendiği andan itibaren bu konuda ciddi çalışmalar yapıp, farkındalık yaratmaya çalışan bir baba ve cafede ki çocuklar için de bir ağabey o.

Cafeye geldiği anda çocukların gelip hatırını sorduğu, sevdikleri ve güvendikleri belli olan koca yürekli biri. Mesleği icabı, cafenin dekorunu kendisi yapmış. Yaptığı çalışmaları bıkmadan anlatan, bu çocukları topluma kazandırıp, meslek sahibi yapmak için uğraş veren bir beyefendi.

Down Cafe Nasıl Bir yer?

Mecidiyeköy’de Profilo Alışveriş merkezinin hemen çok yakınında sıcacık bir cafe burası.Yemekleri yapan Bolu’lu Aşçı Aynur Sınmaz, yardımcısı Emine Dalgın mutfaktan sorumlu.Her gün farklı bir menü çıkıyormuş.Mesela bugünkü menüde,Brokoli Çorbası,Duvaklı Köfte,Zeytinyağlı Biber Dolması,Pilav,Salata ve Revani vardı.Emin olun son derece temiz ve lezzetliydi.O Duvaklı Köfteyi evde de denemeye karar verdim.

Sibel Burunsuz Cafe Sorumlusu, son derece kibar ve tatlı bir bayan. Bana büyük bir aşkla anlattı cafenin işleyişini. Burada servis yapan çocuklar 5-6 ay Turizm ve Otelcilik Okulunda eğitim almış çocuklarmış. Her gün dönüşümlü olarak 5-6 çocuk görev yapıyormuş. Servis dışında sebze soyma sarımsak ayıklama gibi bazı görevleri de varmış çocukların. Aynı zamanda her gün iki gönüllü anne de bulunuyormuş. Bu çocukların annesi olabildiği gibi, dışarıdan gönüllü çalışmak isteyenler de olabiliyormuş.

Cafe hafta içi sabah 09:00 ile 17:00 arası hizmet veriyormuş. Cumartesi günleri, cafede gönüllü hocalar tarafından çocuklara, resim, müzik ve drama dersleri veriliyormuş.Gelen misafirler de geri çevrilmiyor, ağırlanabiliyormuş.Pazar günleri eğer varsa organizasyon rezervasyonları için çalışma yapılıyormuş.Mekanda çocukların yaptıkları resimler olduğu gibi yine gönüllü ressamların buraya bağışladıkları resimler var.Satıldıkları takdirde gelirleri cafeye kalmak üzere.Çocukların resimleri de çok yakın bir zamanda sergilenip satışa sunulacakmış.

Ayrıca Saruhan Bey üç aydır Metro City önünde duran ve yine down sendromlu çocukların satış yaptığı, özel bir çalışma ile şu an ki duruma getirilen Mobil Cafe olarak hizmet veren faytonun hiç rağbet görmediğinden yakındı. Oysaki her gün o ‘’AVM ‘’ye binlerce insan girip çıkıyor.Çok yakın bir zamanda uzun zamandır yaptığı çalışma sonucunda o muhteşem faytonun Koç Üniversitesi’nin bahçesinde hizmet vereceğini de sevinçle ekledi sözlerine.

Down Cafe

Efendim şimdi gelelim sözün özüne. İnsan hayatta kendi başına gelmeyince bazı şeylerin farkında olmuyor, ya da olmayı ve bir yardımda bulunmayı önemsemiyor. Şimdi elinizi sol yanınızda ki kalbinizin üzerine koyun ve önce Allah’a sonsuz şükredin. Sağlıklı evlatlarınız varsa, tek sorununuz onu hangi okula yazdırayım ya da bu çocuk yemek yemiyor ya da yaramaz, uyumuyor gibi şeyleri dert ediyorsanız.Sonra da bu çocukların anne ve babalarının yerine kendinizi koyun ve düşünün.Onlar ilk günden başlayıp, ömürleri yettiği sürece çocuklarının arkalarında durup onları hayatın içinde yer alan, ayakları üzerine basan bireyler haline getirebilmek için insan üstü bir çaba harcıyorlar.Kendileri bu hayattan göçtükten sonrası için bile çocukları için endişelenen insanlar.Bu çocuklar eğitilebilir ve bir meslek sahibi yapılabilir.Tek ihtiyaçları onlara inanılıp fırsat verilmesi.

Ben ne yapabilirim derseniz şöyle sıralayabilirim;

1-Uygun olduğunuz saatlerde bir iki saatliğine dahi olsa orada gönüllü olarak bu mekanda çalışabilir, bu çocuklarla iletişim kurabilirsiniz.

2-Yolunuz o tarafa düştüğünde gidip bu sıcak sevgi evinde yemek yiyerek, katkıda bulunabilirsiniz. Hatta giderken gönlünüzden koparsa bir iki şey götürebilirsiniz. Şeker, pirinç vs.

3-Düzenleyeceğiniz doğum günü, baby shower vs gibi etkinlikleri bu mekânda organize edebilirsiniz.

4- Blogger etkinliği düzenleyen arkadaşlar sizlerden rica ediyorum, Allah’a şükürler olsun ki bu etkinliklere katılan bütün arkadaşlar bu etkinliklerde markaların hediye ettiği her şeyi satın alma gücüne sahip kimseler. Bu markalar eğer gıda firması ise blogerlar yerine bu mekana gıda aktarımı yapsa, diğer firmalar da bu mekanın bazı eksiklerini giderse daha hayırlı ve isabetli bir iş yapılmış olmaz mı? Eğer konu reklamsa bu firmaların yaptıkları bağışların ve yardımların reklamını yapan blogerlar buna öncülük edip de buna bir yol açamaz mı?

5-Yaptığınız bir takım kek, börek ya da yemekleri buraya hediye ederek veya gidip orada bizzat yaparak bunların satışlarından bu çocukların daha fazla olanak sahibi olmasına katkıda bulunabilirsiniz.

Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Bu mekana paket servis siparişi verildiği halde buna cevap veremiyorlarmış. Nedeni de çocukları tek başlarına gönderemiyor olmaları. Eğer bir arabaları olsa o araba ile civara paket servisi yaparak çok daha fazla gelir elde edebileceklerini söylediler. Bu konuda yardımcı olabilecekler varsa ve diğer her konuda yardımım olur mu diyen arkadaşlar için;

Down Cafe

Cemal Sururi Sok. No.1 Gülbağ. Mah. Şişli/Mecidiyeköy
34387 İstanbul
Telefon (0212) 216 6664111
E-posta saruhansingen@msn.com

Hayatta bulunduğumuz süre içinde başka bir insanın hayatına, onun hayatını kolaylaştırmak adına elimiz değiyorsa o zaman yaşamış sayılabiliriz.

Sevgiyle…

Etiketler: , , , , , , , , ,

PAYLAŞ & TAKİP ET

Pin It

Abone Ol

Yandaki kutucuğa mail adresini gir, Abone ol butonuna bas, tarifler mail adresine gelsin

Mail abonelik hizmeti
FeedBurner aracılığıyla
verilmektedir.

BENZER YAZILAR

Benzer yazı bulunmamaktadır.

Yorumlar

  1. emel yılmaz akan 29 Ocak 2014 at 01:36 Reply

    Harika bir yazı yüreğinize sağlık …
    Güzel fikirler paylaşmışsınız ve hepsi gayet mantıklıve olumlu yaklaşımlar…
    Keşke her kez sizin gibi yaklaşabilse bu sosyal sorumluluk olaylarına ama malesef her şey sadece başa gelen etiketlemelerin gölgesinde olup bitiyor…
    Bizim ülkemizde sadece ismin başına gelen etiketler yada yaşam tarzı değer görüyor ve ön plana çıkıyor…
    Bahsetmiş olduğunuz yardımlaşmalarda sadece yaptım demek için yapılacaktır reklam konusu olduktan sonra malesf ki unutulup gidecektir ki inşallah öyle olmaz…
    Elinde imkanları olan herkezi sağduyulu olmaya davet ediyorum bende …
    Emeğine sağlık diyorum ve çocuk sahibi olmamış olmama rağmen Down sendromlu bir aile dostumuzun kızı vardı onunla çocukluğumuzda oyun oynardık ve birbirimize sımsıkı sarılırdık onların sadece ilgiye ihtiyacı var farklılıklarını hissettirmeye değil çünkü onlarda bizimle aynı havayı teneffüs ediyorlar ve +1 değer onlara +1değer katıyor – 1 değil sadece farkındalık…
    Teşekkürler farkındalıklarımız farkında olmamıza verdiğiniz destek için…
    Sevgilerimle…

    • Güler Konur 29 Ocak 2014 at 10:42 Reply

      Emel Hanım birileri,ihtiyacı olanlar için bir şey yapmaya çalışırsa hayat daha güzel olacaktır.Hayat egolarımızla ve kendi kendimize geçmez.Bir kişi bile yardımcı olsa bu başka ”bir” kişileri getirecektir.
      Güzel yorumunuz ve desteğiniz için sonsuz teşekkürler

  2. Leyla Kılıç 29 Ocak 2014 at 14:33 Reply

    Çok şükür Allahıma memleketimde artık bu konuya değer verenler varmış çok sevindim ,Almanya’da yaşarken dernekle birlikte böyle güzel projelere sık sık gidip onları her açıdan desteklemiştim.En kısa zamanda gücümün yettiği kadar gelip yardımcı olmaya çalışacağım yazıyı okuyunca duygulandım yazanın yüreğine sağlık selamlar.

    • Güler Konur 30 Ocak 2014 at 21:31 Reply

      Ne güzel keşke herkes bu konuda biraz daha duyarlı olabilse.
      yazı bana ait teşekkür ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir