ilEfsanelere inanırmısınız?Geçmişten gelen yalan yanlış belki de gerçek pek çok efsane vardır anlatılan.Bu da Foça’nın efsanesi rivayet o ki;Karataş Efsanesine göre
150 yıl önce Küçükdeniz’de Panayot adında bir balıkçı ve eşi Eleni yaşıyordu Panayot ailesinin çocukları yoktu; buna rağmen mutlu yaşıyorlardı. Panayot her sabah erkenden balığa çıkar, akşam üzeri balıkları sattıktan sonra, balıkçı kahvesine takılır, gittiğinde de bir duble erik rakısı içmeyi ihmal etmezdi. Pazar günleri karısını alır, küçük kiliseye giderek dualarını yaparlardı.
Büyükdeniz’de de Hüseyin adında bir balıkçı ve eşi Hatice vardı. Hüseyin dinine bağlı bir insandı, Cuma günleri Kale içindeki mescide gider, namazını kılardı. O da her gün balığa çıkar, dönüşünde balıkçı kahvesine uğrardı. Kötü havalarda ağlarını tamir eder, diğer balıkçılarla birlikte atalarının efsane ve hikayelerini anlatırlardı. Hüseyin ve eşi de bir çocuk sahibi olmanın yuvalarını şenlendireceğini hayal ederlerdi.
Panayot ve Hüseyin birbirlerini şahsen tanırlardı ama ailece birbirlerine gelip gidecek samimiyetleri yoktu. Bir gün Orak adası civarlarında balık avlarken birbirlerine “Rasgele dileklerinde bulundular. Ve o günkü kısmetlerini beklemeye başladılar. Akşam saatlerine doğru hava birden değişti ve patladı. Geri dönmek için ağlarını topladılar ve Foça’ya hareket ettiler. Ancak ne var ki Panayot’un sandalı dalgaların sıçrattığı sulardan arıza yaptı ve dalgalar onu sürüklemeye başladı. Hüseyin onu görünce çark etti ve yardımına koştu Panayot’un sandalını Hüseyin’inkine bağladılar ve kazasız-belasız Küçükdeniz balıkçılar kahvesine kapağı attılar. Sıcak çaylar içilirken birbirlerine sigara ikramında bulundular. günden sonra iki can dost oldular ve aile ziyaretlerine başladılar.
Aradan altı-yedi ay geçtiğinde Panayot, Hüseyin’e eşinin bir çocuk beklediğini anlattı O gün akşam Hüseyin eşine durumu anlatınca, Hatice de hamile olduğunu söyledi.
Çocukların doğumu yaklaştıkça heyecan arttı. Nihayet bir gün ara ile ikisinin de birer çocuğu oldu. Panayot’un erkek çocuğu Talaşa, Hüseyin’in kız çocuğu Deniz adını aldı Talaşa Rum dilinde Deniz anlamına geliyordu. Bu tesadüften etkilenen arkadaşlar Hüseyin’in çocuğunu Migalo Talasa-Büyük Deniz, Panayot’un çocuğunu Mikro Talasa – Küçük Deniz diye çağırmaya başladılar.
Aradan yıllar geçti, çocuklar büyüdü, serpildi ve aralarında gizli bir aşk başladı. Çocuklar, babaları denize çıktığı zamanlarda, şimdiki Köprübaşı denen yerde birlikte oturuyorlardı. Burada bir dere akıyor ve orada esmer bir kaya parçası, “karataş” duruyordu
Nihayet bir gün ailelerine birbirlerini sevdiklerini, evlenmek istediklerini söylerler. Bu durum karşısında Panayot ve Hüseyin ne söyleyeceklerini şaşırmışlardı. Çaresiz çocukları nişanladılar.
Talasa geleceğini balıkçılıkta görmüyordu, İzmir’e çalışıp para kazanmaya gitti ise onu beklemeye başladı. Aradan yıllar geçti, Talasa dönmedi. Deniz, her gün Karataş’ın üzerinde oturur, hayaller kurardı. Bir gün ümitsizlikten hasta olup yatağa düştü ve Büyükdeniz’in ruhu Foça’yı terketti.
O günden sonra Talasa ve Deniz’in aşkları Foça’da uzun zaman söylendi, dilden dile anlatıldı. Panayot ve Hüseyin Karataş’ın olduğu yeri düzelttiler. Ortak dilekleri şuydu: “Kim ki Makro Petra-Karataş’ın üzerinden geçerek Foça’ya gelirse, yeri meçhul bu taşa ayak basarsa, Foça’ya olan tutkuları artsın ve Foça’ya kuvvetli bir bağla bağlansınlar.
İnanmak ya da inanmamak size kalmış.Ben etkilendim doğrusu.Aslına bakarsanız,Foça’dan daha doğrusu Eski Foça’dan etkilendim.
Foça eski ve yeni Foça olarak iki bölüm.Eski Foça’da daha çok yerli halk yaşıyor ve kışın da burası Yeni Foçaya göre yaşayan bir şehirmiş.Yeni Foça daha çok yazlıkçıların,yazlık sitelerin olduğu bölüm.
Foça tam bir balıkçı kasabası.Hatta yukarıda resimlerde de görebildiğiniz gibi Cumhuriyet Meydanın’da kocaman balıkçı heykeli var.Balık Hali tam sahilde ve sürekli bir insan kalabalığı mevcut.Balıklar canlı canlı.Zaten sahilde yürüdüğünüzde iki taraf da balıkçı tekneleri,sandalları ile dolu.Ağlar,kasalar yığınla.Akşamları bir huzur dolu,hani şu Türk filimlerinde balıkçı kasabaları olur ya o misal.Turizm açısından da oldukça zengin.En meşhur yemeği,sarımsaklı yoğurt ile servis edilen kupa balığı.Ha bu arada Nazmi Usta’da bir sakız dondurması yedim ki anlatmak mümkün değil.Pek çok dondurmacı var ama bu dükkanın önünde ciddi bir sıra var.O kornetin kokusu insanı sarhoş ediyor.Bizim şansımız Foça’da olduğumuz gün çok rüzgar vardı.Yapmak istediğimiz tekne turuna çıkamadık.Eğer tekneler çıkabilseydi,Orak adası,belli bir konumdan bakıldığında profilden Atatürk’ün yüzüne benzeyen hayırsız ada,hikayesi antik çağlardan günümüze ulaşan,Akdeniz Fokları koruma alanı ve yaşam yerleri,Siren Kayalıkları,Eski ve Yeni Foça arasında bulunan Ayani koyu,Fener Adasını tekne ile görebilecektik.Ama o rüzgar ah o rüzgar izin vermedi.
Bu arada deniz o kadar temiz ki görmeniz lazım.Sahildeki sandallar sanki havada duruyormuş gibi bir his uyanıyor baktığınızda.Kısacası Foça gitmeye ve görmeye değer çok güzel bir yer.
Bu arada yine tamamen doğaçlama olarak bulduğum İyon Pansiyon,çok ama çok güzel bir konaklama yeri.Taş bir bina.Ana yüzü resimde gördüğünüz şekilde,içeri girdiğinizde taş bir koridorla bahçeye çıkıyorsunuz.Sanırım 8 oda var.Mandalina,ayva ağaçları arasında,Her odanın önünde kendine ait şirin küçük masa ve sandalyeleri var.Sessiz ve huzur dolu.Bir aile işletmesi ,son derece sıcak ve güler yüzlüler.Ön tarafta, kahvaltınızı edip,çayınızı ve kahvenizi yudumlayabileceğiniz rengarenk bir yer.Ayrıca koridorda baya bir kitaplığı var istediğiniz kitabı seçip okuyabiliyor,İstediğiniz tabu vs oyunu alıp oynayabiliyorsunuz.
Kısacası her gittiğiniz yerden aklınızda birkaç birşey öne çıkar ya Eski Foça’da aklımda kalanlar,muhteşem denizi,hiç durmayan rüzgarı ve kaldığım İyon Pansiyon oldu.Güzel anılarla ayrıldık oradan,ama sanırım o karataşa bir yerlerde denk geldik ve bastık.Çünkü oradan çıktığımız andan itibaren seneye direk Foça’ya gitme planları yapmaya başladık.
Siz de bir gün Foça’ya giderseniz kimbilir belki Karataş’a siz de basabilirsiniz.
Sevgiyle………
Etiketler: ege, Eski foça, eski foçada ne yapılır, Foça, foçada ne yenilir, iyon pansiyon, karataş efsanesi, kupa balığı, yeni foça
Evet, Foça yani Eskifoça… Ne güzel içselleştirmiş ne çok sevmişsiniz… Foça’yı aşkla bütünleştirmek kaçınılmaz oluyor bir süre sonra, mektubunuzda da belirttiğiniz gibi yine yeniden gelmek için derin bir özlem taşımak bile güzel…
Belki birgün görüşmek dileğiyle…
Sevginin sonsuz gücüyle
Aşk sadece insana duyulmaz ya Foça kalbimde hep orada duracak ve her aklıma geldiğinde içim huzurla dolacak sevgiler
Gene gittinizmi focaya? bizde bu sene gitmeyi planladik. bi tek pansiyon konusunda cok kararsiz kaldim, bir türlü yer ayirtamadim daha. iyon pansiyon aslinda güzel görünüyor. internettede bir cok yerde methini okudum. ama denizkenarinda olmamasi… iyon pansiyon, mimoza otel, villa dedem otel, kücük deniz pansiyon ve siren pansiyon arasinda kaldim…. selamlar! sevim
Ben eski ricada yasiyirum ve gercekten harika bisey