Bir Yol Hikayesi (1. Bölüm)

Herkese merhaba,yaz gelince bloglara bir rehavet gelir.Çoğu arkadaş tatile gider,tarifler azalır.İletişim bloglar üzerinden biraz yavaşlar.Ama daha sonra yol hikayeleri başlar güzel resimler,yazılar paylaşılmaya başlar.Ben bu kısmı çok severim okudukça oralara gitmiş gibi olurum.Ben de şimdi sizleri köyüme götürmek istiyorum.Orada doğmadım,orada büyümedim ama orası benim köyüm herzaman gitmekten zevk aldığım,mutlu olduğum ve gurur duyduğum çerkez köyü Yapağlı Köyü

Hani orda bir köy var uzakta,gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür.Yapağlı da benim köyüm.Havası güzel suyu buz gibi tertemiz akan baya ahırları ,inekleri,koyunları olan avlu içinde evleri bulunan sıcak ve misafirperver insanların yaşadığı Yapağlı
Avlusunda şimdilik artık genç nüfus azaldığı için yaşlıların eskisi kadar da sık kullanamadığı,ama zamanında hala tadı damağımda olan lezzetli pidelerini ,ekmeklerini yediğim o güzel eşsiz tatların pişirildiği ocakların olduğu köyüm
Evlerin mutfaklarının neredeyse bizim evlerin salonu kadar olduğu,kendi yetiştirdikleri meyve ve sebze ile beslendikleri,herşeyin bol olduğu köyüm

yazın sıcağında buz gibi serin odalarında oturup,çeşmeden yine soğuk soğuk akan sularını içmeye doyamadığım en lezzetli ekmek ve peyniri yediğim köyüm

Neredeyse her evin kapısının açık olduğu,hala kapıların kilitlenmediği ve hangisinin kapısını çalsanız güler yüzle ve coşkuyla karşılandığınız,hala insanların insana sevgi beslediği,hala bir büyük ile karşılaştığınızda başınızı önünüze eğecek kadar saygının yaşadığı köyüm

Küçücük camlarından saatlerce avlusunu seyrettiğim çok ama çok güzel günlerimin geçtiği,en güzel uykuları uyuduğum,en güzel sabahlara uyandığım huzur dolu köyüm

Şimdi yüksek devasa bina yığınlarının bir beton tarlası şeklinde yükseldiği ama dublex olanların çok daha pahalıya satıldığı günümüzden yıllar önce evlerin neredeyse tümünün dublex olduğu 7 -8 odalı içi serin kocaman odalı evlerde,tahta zeminli tertemiz evleri olan köyüm

Sokaklarında koşup oynamasamda,ağır adımlarla yürüdüğüm,büyüklere saygısızlık olmasın diye kahvesinin ya da cami avlusunun önünden geçmemek için gidilen yere olan mesafeye uzatmak pahasına sokaklarında kaybolduğum köyüm

Gündüz sıcak vakti sokakları boş olsada elleri çatlamış ama kalpleri hala tertemiz olan insanımın yaşadığı köyüm

Sırtını yasladığı dağlara baktıkça içim ezilen Allah gecinden versin ama son durağım olacak olan güzel köyüm

Her yaz gidemesemde yaşlandıkça daha çok sevdiğim düğünlerine,adetlerine şahit olduğum köyüm

Şu güzel doğa ile içiçe yaşanan yer kötü olabilirmi suyu bol,yeşili bol olan gözlere şenlik köyüm

Bir günlük de olsa bana nefes aldırıp yaşam tempomun ne kadar da hızlı olduğunu bana hatırlatan köyüm

Görünce içimi coşturan ama kıyıp da koparamadığım resmi ile keyif aldığım,belki de yerinde olmak istediğim o toprağa kökünü salmış güzel papatyalarım

Suçıkan diye adlandırılan,adı üzerinde her yerinden buz gibi suların fışkırdığı verimli topraklarında dalları ağırlıktan eğilmiş bizi karşılayan kiraz ağaçları

Ceviz ağaçları

Suçıkandaki balık üretme tesislerindeki su arıkları hani karpuz çatlatan dedikleri cinsten soğuk suların aktığı,ayaklarımı soğuk sularına sokmaktan geri duramadığım köyüm

Kulağımın su sesine,gözümün her seferinde yeşiline doyduğu ama her dönüşümde aklımın kaldığı güzel köyüm

Her çeşit meyvenin yetiştiği,yabani böğürtlenleri yemekten ağzımızın,ellerimizin boyandığı köyüm


İnsanın verdiği huzurla,dinginlikle şehir yaşamının deliliğinden,stresinden ve gereksizliğinden sıyıran aslında bütün bunların insanın ömrünü nasıl da kısalttığını hatırlatan huzurlu köyüm

Balıkların üretilip yetiştirildiği tesislerinde yeni bir iş imkanı da yaratılan bereketli köyüm

İşte çok kısa da olsa belki sizlere azıcık bir fikir vermiştir bu resimler köyüm hakkında.Dediğim gibi orada doğmadım ,büyümedim ama çocukken yaz tatillerinde kısa da olsa gittiğim ama şimdi orta yaşlarda gittiğimde çok daha farklı duygular yaşadığım köyüm.Köklerimin bulunduğu,sık gidemesemde artık daha çok aklıma gelip özlediğim köyüm.Hafta sonu bir gün dahi olsa bana soluk aldıran,aslında boşuna koşturup stresle yaşadığımız şehirlerden bir kez daha soğutan güzel köyüm Yapağlı.
Bir daha ki postumda da devamı olan bir masal anlatacağım size benim masalım
Şimdilik sevgiyle kalın………………………

Etiketler: , , , , , ,

PAYLAŞ & TAKİP ET

Pin It

Abone Ol

Yandaki kutucuğa mail adresini gir, Abone ol butonuna bas, tarifler mail adresine gelsin

Mail abonelik hizmeti
FeedBurner aracılığıyla
verilmektedir.

Yorumlar

  1. Cakeinlife Behiye 20 Haziran 2011 at 23:49 Reply

    baktım baktım bir daha baktım fotoğraflara,içim ferahladı..sen hep paylaş böyle güzel kayıtlar olur mu 🙂

    sevgiler..

  2. Fatma 21 Haziran 2011 at 00:46 Reply

    merhabalar canım! Bayıldım köyüne ne güzel yerler oralar, şehirlerde taş yığınlarının içinde çürüyoruz.
    Oralada yaşamak var en azından senede bir ay bile olsa.
    Harika yerler

  3. Tümay Öztürk 21 Haziran 2011 at 09:13 Reply

    Çok güzel bir köymüş Güler ablacım. Bu yerler hiç bozulmasın. hep böyle kalsın:) Yazının devamını bekliyorum:)

  4. Küçük Mucizem 21 Haziran 2011 at 09:48 Reply

    öyle özeniyorum ki ordaki hayatlara. ben şehir koşturmacasını sevmiyorum. basit olmalı benim hayatım. doğa ile içiçe olmalı. fotoğraflar harika. bizi de aldın götürdün köyüne.

  5. pelince.com 21 Haziran 2011 at 10:33 Reply

    Kapıların kilitlenmediği bir köyde yaşamayı ne çok isterdim.. Harika bir gezi olmuş…

    Kocaman Öpüyorum..

  6. Red Riding Hood 21 Haziran 2011 at 12:26 Reply

    Bu yazı beni neden çok duygulandırdı :(( Çok güzel anlatmışsın arkadaşım.Bu beton yığınları arasında suratı asık mutsuz insanlarla yaşamaya mecbur bırakılmışız.Kiminin işi kiminin ailesi büyük şehirlerde,:(.

  7. neslice 21 Haziran 2011 at 15:45 Reply

    Okurken “ben köyümü özledim” dedirten bir paylaşım olmuş. Keşke büyük şehirlerde değilde köylerimizde yaşayabilsek. Eskiden köyden kente göçedenler, şimdilerde dönmek isteseler de dönemiyorlar bu koca şehirlerden. Çok beğendim Yapağlı köyünü :))

  8. Gözde Hobiler 21 Haziran 2011 at 23:09 Reply

    Merhabalar;
    Ne güzel anlatmışsınız köyünüzü.Şiir gibi.Bende doğallığı da çok seviyorum.Bizde küçükken annemim köyüne giderdik.Daha sonradan şehre taşındılar.Ama tadı hep aklımda…

  9. NarincE 22 Haziran 2011 at 10:45 Reply

    Benim köyüm yakın ama sık gidemiyorum, yılda birkaç kez. Ferahlayıp geliyoruz. İple çekiyorum yakında gideceğim yine.

    Ankara’ya gelmişsin, kaçırdık yine. Bi dahaki sefere hıı?

  10. İnci Yemek 22 Haziran 2011 at 15:42 Reply

    Gülerim duygulu yazını okuyunca benim güzel köyüm geldi aklıma:))
    yılda bir kere de olsa insanın içi açılıyor doğrusu iyi ki köyümüze,toprağımıza sahip çıkmışız bu anlamda çok şanslıyız aslında.
    Hani köydeki saygı anlayışı var ya :))bizde bu şartlarla büyüdük:))
    Aslında köyüm ve köylüm çağ atladı fakat aklıma öyle bir işlemiş ki hala kahve ve cami önünden geçmekten utanıyorum:))
    çok öpüyorum canım…

  11. Birdemliksohbet 23 Haziran 2011 at 17:31 Reply

    Ablacım o kadar güzel anlatmışsın ki okumaya doyamadım resimlere bakmaya doyamadım. Çok özlediğim köyümü canlandırdım gözümde kısmet olursa bende bayramda gideceğim köyüme 🙂
    sen kadar güzel anlatabilirmiyim köyümü bilmiyorum ama sayende birkez daha anladım insanın köyü vatanı gibisi yok. Şehir yaşamı bize hep telaş hep yorgunluk veriyor. Oysa bak 1 gün gittim diyorsun ne kadarda dinlendin değilmi ?
    canım dilerim rabbimden sık sık vatanımıza gitmeyi nasip etsin.
    Sevgiyle kal
    yeni yazını heyecanla bekliyorum bakalım masalın neymiş 🙂

  12. Mutfak dili 24 Haziran 2011 at 16:01 Reply

    Ay bende köyümü özledim . Çok güzel bizim köylere banziyor.
    Sevgiler…

  13. tombultarifler 30 Haziran 2011 at 23:24 Reply

    Ben köyde doğdum köyde büyüdüm şimdi orda değilim ama annemler orda olduğu için yılda bir kaç kez gidiyorum. Anlaşılan şanslılar arasındayım. Bu fotograflar o kadar doğalki sanki orda hissettim kendimi. Paylaşımın için sağolasın…

Fatma için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir