Selamlar herkese,Hayatımın en güzel taraflarından birini, güzel bir kesitini anlatmak istiyorum bu sefer sizlere.Lise yıllarında,okuduğumuz edebiyat dersinde,sanırım Ahmet Haşim’in,Bakmak ve Görmek diye bir yazısı ders konumuzdu.Üzerinden yıllar yıllar geçmesine rağmen,hiç unutmam o konuyu.Zaten yapı olarak da, bakan değil görenlerdenim.Çoğu insan sadece etrafına bakarken,çoğu şeyi görmez.Görenin algısı daha yüksektir her zaman.Fotoğraf kursuna gittiğimden daha önce bahsetmiştim.Hayatımın en güzel renklerinden biri olmuştur,Fotoğraf Ağacı.Adı bile güzel değil mi?Yıllardır blogumda ki yemek tariflerinin fotoğraflarını çektiğim,küçük bir makinem vardı.Sağolsun babangam hediye etmişti.Geçen zaman içinde hem makine hem de çektiğim resimler yetmemeye başladığında karar verdim,bir fotoğraf kursuna gidip iyi bir makine satın almaya.Şans mı,yoksa kader mi bilmem,internette kurs ararken ilk karşıma çıkan kurs oldu Fotoğraf Ağacı.İlk kur Temel Atelyede,hocamız Hakan Hatay ile teori derslerine,akşam iş çıkışı koşarak gittim.Onca yorgunluğa,neredeyse gece yarısı eve dönüş saatlerime rağmen,hiç zor gelmedi.Çünkü,yapmaktan keyif aldığınız,hiç birşey sizi yormaz,aksine dinlendirir.Bende dinlendim orada,ruhum tazelendi.Yeni insanlar tanıdım.Aslında insan seven bir yapım var ama sevgi kelebeği de değilim.Yaşım gereği,artık insanları,ayırt etmeyi öğrendim.Samimiyetle laubaliliği karıştıran,bencil,samimi olmayan,şiş egolu insanları sevmem.Sanırım kimse sevmez.Neyse ilk kurun sonunda, uygulama dersinde tanıdım Belgin Çöleri’yi.Onu anlatmak,hem kolay hem zor.Ama hayatıma çok şey kattığı kesin.Bir kere çok eğlenceli,cıvıl cıvıl bir insan.Uygulama dersleri o kadar güzel geçiyordu ki,daha ilk kur bitmeden 2. kura devam etmeye karar vermiştim.Çünkü uygulama dersleri, fotoğraf çekimi dışında,biraz da mini bir İstanbul turu şeklindeydi.Tam da bu aşamada,bakmak ve görmek devreye giriyordu.Gören biri olduğumu düşünürken,aslında pek çok şeyi de görmeden es geçtiğimi farkettim.Yıllardır,geçtiğim,yürüdüğüm,ama içlerine girmediğim o daracık sokaklarda ki dünyaları,mekanları keşfettim.Nasıl renkli,nasıl güzeldiler.Anladım ki ben de iddia ettiğim kadar görmüyormuşum.Bir şeyleri keşfetmek,görmek için biraz cesur olmak ve keşfetme güdüsünü harekete geçirmek gerekiyormuş.O mekanları,gördüklerimi de zaman içinde sizlerle paylaşacağım.Fotoğraf kursuna gitmekle,hemen fotoğrafçı olunamayacağını da öğrendim bu arada.Çünkü gördüm ki,o çok daha farklı bir göz ve kabiliyet gerektiriyor.Ama o kocaman denizin içinde damlalıkla da olsa gerekli olan suyu aldım.O ağacın bir dalı oldum.Etrafıma bakarken artık,ışığı,kadrajı,duruşuyla bir fikir oluşuyor kafamda.Makineyi açıp,fotoğrafı hemen çekmiyorum.Çekmeden önce,çekmiş gibi o fotoğrafı kafamda canlandırabiliyorum.Herşeyden önce bana pek çok konuda çok şey kattığını düşünüyorum.Bu arada sevgili hocam Belgin Çöleri,artık insan kütüphanemde çok değerli bir köşedesiniz.Sizi tanıdığıma çok mutluyum.Siz seversiniz sevmezsiniz bilmem ama ben sizi gerçekten çok sevdim.Duruşunuz,tavrınız,hayata bakışınızdan çok şey öğrendim.Sitemde Fotoğraf Ağacım köşesini çektiğim fotoğrafları sizlerle paylaşmak için açtım.Henüz resim yüklemedim ama zamanla orası da dolacak inşallah.Bütün amacım ve isteğim doğru ve güzel olanı yapmak.Sevgiyle
Ballı Gemici Böreği
Çörekler ve Börekler / 03 Temmuz 2015Şeyh-ûl Mahşî
Ana Yemekler / 29 Haziran 2015Son Yazılar
Tulumba Tatlısı
Çok koşturuyorum çok.Bakalım ne zaman duracağım.Sıcaklar bir taraftan,iş güç bir taraftan durmadan,dinlenmeden çalışma,çalışma yine çalışma.Gerçi durmayı sevmem,uzun süre aynı yerde oturamam ama artık biraz oturmak,ama birşey yapmadan,düşünmeden oturmak istiyorum.Ama,mutfakta oturmak tercih sebebi.Mutfak benim en mutlu olduğum mekanlardan biri.
Yaklaşık 12 sene önce yine bir Ramazan ayında,evimin yakınında bir tatlıcı keşfetmiştim.Küçücük bir tatlı imalathanesiydi.Sanırım yapıp dışarı satıyorlardı.Hala tadı damağımda olan, bir ev baklavası yaparlardı.Gerçi hala yapıyorlar ama,geçmişte yaşattıkları o lezzeti,biraz kaybettiler.Çünkü artık büyük bir işletme oldular ve sanırım klasik büyüme zihniyeti ile,işi lezzetten çok paraya döndürdüler.Günlük,sadece bir tepsi olarak çıkan o ev baklavasını sabah aldınız aldınız öğlene kalmazdı.
Neyse bir gün çocuklarla önünden geçerken bir kuyruk gördük,kapının önüne kurdukları tezgahta,tulumba ve lokma tatlısı yapıyorlardı.İnsanlar sıraya girmiş satın almak için sabırla bekliyorlardı.Uzun uzun seyretmiştik çocuklarla.Çok ilginç gelmişti.Ustanın hamuru yağın içine sıkması,kızardıktan sonra şerbete atması ve bunu büyük bir ustalıkla ve süratle yapması çok değişik bir görüntüydü bizim için.O zaman ortada ne blog var,ne de blogun hayali.(hoş artık blog değil ya 🙂 )
Diyeceğim o ki ne zamandan beri hayalimde vardı tulumba tatlısı yapmak.Sonunda emelime ulaştım.Zormu derseniz hayır zor değil ama,biraz el oyalıyor.Kızartma aşamasında da yardıma ihtiyaç duyuluyor.Çünkü birisi,hamuru kızarması için yağa sıkarken birisinin de belirli uzunlukta şırıngadan çıkan hamuru kesmesi lazım.Biz bu işi babanga ile yaptık.Biraz bağırışmalı,laf çarpıştırmalı oldu.Elini biraz yukarıda tut elim yandı,daha kısa kes,hayır biraz daha kızarmalı derken,sonunda olayı tatlıya yani tulumbaya bağladık.Çok güzel oldu doğrusu.Ama biz bu işe Ramazan ayında niyet edip oruçluyken yapınca,iftar sonrası yediğimizde bir miktar yumuşamıştı.Halbuki ilk yapıldığında çıtır çıtırdı.Her zaman yapılır mı derseniz,belki biraz zor,ama ben tulumba tatlısı yaptım demenin gururunu yaşamak için bile yapmaya değer.
Çoban Kavurma
Herkese merhaba,nasıl geçiyor Ramazan ayınız? Zorlanıyormusunuz?Şu bir gerçek ki evde olup da oruç tutmak çok keyifli.Hafta sonu evde olmam sebebiyle keyif ve mutlulukla tuttum orucumu.Sabah geç uyandım,evin toparlanması,orası şurası derken,aklımda bin tarifle mutfakta buldum hep kendimi.Yemek yaptım,dur telefon çaldı,iki tweet attım derken iftar vakti geldi.Diyeceğim o ki,evde olup da oruç tuttanlar, hiç kızmayın ama çok şanslısınız.Allah dışarıda olup da,çalışırken oruç tutanlara yardım etsin.Bu arada sitemin yüzünü beğendiniz mi?Daha eksikleri var ama,zamanla hepsi tamam olacak inşallah.Efendim şimdi tam ağzınıza layık bir tarif geliyor.Çoban kavurma hem da saçda.Çok lezzetli,hem de pratik.İftar masalarınıza renk gelsin.Buyrun o zaman
Beze
Allah kimseyi,ya da şöyle diyeyim yazmayı sevenleri yazmaktan ayırmasın.Sitemi taşıyorum,düzeltiyorum diye uzun bir zaman yazamadım.Gerçi küçük küçük Kadının Gazetesi adlı internet sitesinde hergün bir tarif, bir minik yazı ile devam ediyorum ama,yine de özledim uzun uzun yazmayı.Efendim ta geçen seneden beri arzu edip de bir türlü vakit bulamadığım,ilgilenemediğim bir konuydu taşınma işi.Bazıları diyor ki ne oldu taşındın da yani blogspot dan com adresine taşınınca ne oluyor?Şöyle ki kiradan çıkıp kendi evine taşınmış gibi oluyorsun.Evde eksikler var ama kusura bakmayın onlarda zamanla olacak.Bu kadarı ile bile mutluyum ben.Bunca koşturmacanın arasında çok şükür bu kadar da olsa sizlerleyim yeniden.Beni yeniden izlemeye almanızı rica ediyorum http://www.gplus.to/kendimceyemek adresinden yeniden izlemeye alabilirsiniz.
Bu arada sitenin açılması Ramazan ayının ilk gününe ve yeni aya denk geldi.Bu bereketin ve hayırın işareti olsa gerek.
Yine ilk tarif tatlı birşey olsun istedim.Çok kolay ve pratik bir tarif.Deneyin koyun kavanoza gidin gelin atın ağzınıza.
Hepinize hayırlı,bereketli sofralarda keyifli iftarlar………