Bana birisi bir şey dedi mi nedense hiç unutmuyorum.Söylenilen şey kafamın içinde bir askıya asılı olarak öyle duruyor,ta ki o her ne ise yerine getirilene kadar.Bu karşımdaki kişi için iyi,benim için biraz yıpratıcı bir şey.Perde pilavını da Ankaralı Mühendisim gelince istemişti.En kibar haliyle, bir ara perde pilavı yaparmısın dedi.Sanki daha önce defalarca kere yapmışım gibi.O andan itibaren o cümle askıya asılıp kafanın içinde yerini aldı.Kısmet bugüneymiş.Üstelik bugün evde temizlik varken,çok çalışıp çok yorulmuşken.Olsun dedim kendi kendime ne kadar zor olabilir ki? Altı üstü bir pilav.Pilavı görünce ev halkının yüzünün alacağı mutluluk ifadesi de benim mükafatım olur.Daha önceden tavuğumu ,bademlerimi aldım hazırlığımı yaptım.Yani bu büyük tecrübe için herşey hazırdı.Akşam saatlerinde,ilk perde pilavı tecrübemi görüntü ve kıvam olarak başarıyla geçtim.Yedikten sonra da lezzetten tam not aldım.Tek kusur bademlerimi eşit bir dağılım ile yerleştirememiş olmamdı.:)
Perde pilavını yıllar yıllar önce ilk kez bir kebapçıda yemiştim.Pilav lezzetliydi ama asıl ilgimi çeken pilavın hikayesi oldu.
Perde pilavı Siirt’te düğünlerde yapılan bir düğün yemeğiymiş.İçinde hem tavuk,hem horoz eti olurmuş,kadın ve erkeği temsilen.Bademler yeni evlenen çiftin,ileride sahip olacakları çocukları,pilavı kaplayan hamur da evin mahremiyetini anlatırmış.Pirinçlerde hepimizin bildiği gibi ,bolluk ve bereketi.Ne kadar manidar değil mi?Hikayesi olan yemekler herzaman çok ilgimi çeker ve o yemeğe saygı duyarım.Düşünülüp birşeyler yakıştırılmış,bir şeyleri ifade etmek için yemek kullanılmış diye.