Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Annem,Can Suyum

Bir apartman dairesi, beş katlı, en üst katı, önünden vızır vızır arabaların geçtiği, şimdi eski ihtişamı pek  kalmamış.Eski sayılan, yaşlı binalar arasında, yerini almış.İçinde yaşayanlar ile birlikte eskiyip yaşlanmış.Eskiden dolu dolu dairelerin olduğu, her kapının ardından cıvıl cıvıl seslerin geldiği, kapıların açılıp kapandığı bina, şimdi sessiz, ıssız.Yaşlanmış, içindekiler gibi, yorgun, yükü ağır.

Papatyalar

Köşeye kurulmuş bir haşmetle dururken, şimdi bana küçücük gelen, çevresi boşaltılmış ,etrafında ki kavak ağaçları, karşısındaki incir ağacı kesilmiş boş ıssız bir başına.

Baharda açık camlardan içeri dolan kavak tüylerinin, bize oyuncak olduğu kavaklar yok artık, onların yerine genişletilmiş yollar, refüjler var.Onlara daha fazla ihtiyaç duyulmuş çocukluğumuz yok edilmiş.

Balkonunda yazın yediğim zeytinyağlı taze fasulyenin, menemenin, üzümün tadı hala damağımda.Öğlen yemekten sonra yatılan uykuların rehaveti hala üzerimde.Herkesin birbirini tanıdığı, mahallenin kasabı, ciğercisi, terzisi herkesin gittiği ve bildiği kuaför nerede şimdi, yaşıyor mu? Onlarda mı yok.Kasabın tezgahını görmek için parmaklarımın ucuna bastığım günler çok mu geride kaldı.

Tek tük arabanın geçtiği geçenlere de kızdığımız arabalar kaplamış sokağı şimdi.O sokak ki, o zamanlar boydan boya file gerilip, onlarca gencin voleybol oynadığı, yakar top oynarken, anne babaların balkondan baktığı.

Balkonlarına kaçan topları, kesme tehdidi savuran emekli astsubay amca hatırlıyor mu o günleri? Oysa ben hiç unutmadım.Apartmanın altında ki bakkala, akraba yakınlığı ile yaklaşıldığı anahtar emanet edildiği günler bitti mi?

O kola şişeleri, elvan gazozları nerede şimdi? O piknik büsküvi ile içilen çamlıca gazozlar, neden eski lezzette değil?

Binaların önünde toplanan o onlarca mahalle gençliği,ne yapıyor şimdi nerede neden hiçbiri yok ortada? Ya da var ve karşılaşıyoruz da çok mu değiştik tanımıyoruz birbirimizi.Dış görünüşümüz değişse de içimiz aynı değil mi?

Kapı önlerinde evcilik oynadığım arkadaşlarım ile kendimi kardeş sayarken, şimdi niye o kadar uzak ve mesafeli bakıyorlar,ne değişti, araya ne gibi duygular girdi? Oyun oynadığım parkı, kim otopark yaptı?Neden camdan anneler seslenmiyor çocuklarına artık.Çok mu yaşlandılar.Yoksa artık yoklar mı?

Telli arabalara, o arabalara renkli raptiyeler ile yaptığımız süslere ne oldu, artık neden göremiyorum çok mu demode oldu? Şimdi ki çocukların oyuncakları bilgisayarları, tabletleri yanında.

Alışveriş yaptığımız Pazar nerelere taşındı? Pazardan alıp da eve ulaşamadan yolda yenilip biten meyvelerin tadı neden eskisi gibi değil artık? Onların mı yoksa benim mi tadım kaçtı? Hala anneler işe giden babalara sabahları çay demliyor mu, kapıya kadar uğurluyor mu yoksa artık anneler de çalıştığı için çocuklar annesiz mi büyüyor.Okuldan gelen çocuklara kapıyı bakıcıları mı açıyor?

Ramazan akşamları iftardan sonra hala apartmanın girişinde kadınlar bir tarafta, erkekler bir tarafta toplanıp gruplar halinde yürüyerek teravi kılmaya camiye gidiyorlar mı? Yoksa laflarla, çocuklarının mal varlığını mı karşılaştırıyorlar?

Neden artık o binada yaşayan herkesi tanımıyoruz? Yabancılar mı gelip girdi mahremimize.Görünce niye selam vermiyorlar başlarını eğip geçiyorlar.

Mahalle artık mahalle değil mi?Ne oldu onlara mekanlara, insanlara nerede o insanlar nerelere gitti?

Çok mu uzaktalar? Tekrar görüp aynı duyguları yaşayamaz mıyım çok mu geç artık.Yaşayamadıklarım, söyleyemediklerim için çok mu geç?

Biliyorum bugün çoğunuzun tatlı bir telaşı var.Dilerim uzun yıllar sürsün bu telaşınız.Malum yarın anneler günü.

Benim  için annesiz ilk anneler günü.İçim de kocaman bir boşluk var.

Annneler günün kutlu olsun canım, birtanecik, yüzü güzel, kalbi güzel annem.Artık yanımda olmasanda içim seninle dopdolu, biliyorum ki sen artık omzumun üzerinde, kalbimin içinde her saniye benimlesin.Öğrendiğim, bildiğim herşeyi bana öğreten, daha geçen sene yazdığım yazıda anlattığım

CAN SUYUM ANNEM

Nurlar,ışıklar içinde ,huzurlu ol.

Kızın………………..

Kestane Püreli Kedi Dili Tatlısı

Annem hep, kadın var,kadıncık var,azdan var eden kadındır,varı yok eden değil derdi.Sebze,meyve alıp,dolapta çürümeye terketmek günah,tüketeceğin kadar al diye nasihat ederdi bana ve etrafına.Ne de olsa eski insanlar,pek çok yokluk görerek yetişmişler.Birşeylerin ziyan olmasını günah sayardı.Kestane Püreli Kedi Dili TatlısıKesinlikle de katılıyorum.Tonlarca şey alıp,yapmayıp çürütüp  atanlara, ben de çok kızıyorum.Mutlaka yeni evliyken,çok daha toyken, ben de çok ziyan etmişimdir.Hala pek çok şeyi stok etmeyi severim.Elimin altında belli malzemelerin olması,gece yarısı gelen birşeyler pişirme atakları için gerekiyor.Fakat,artık öğrendim ki,çabuk bozulabilen şeyleri,ihtiyaç oldukça almalı.Aksi takdirde,yağmur yağdı,elektrik kesildi,çok yorgundum diye mazeretlerle, kullanma tarihlerini geçirip,tazeliğini yitirecek duruma getirebiliyor insan.

Bu tatlı da tamamen uydurmaca,evde ki bazı malzemelerin,değerlendirilmesi adına yapılmış,ortaya çıkmış bir güzellik.Evde durup duran, bir paket kedi dili ve kestane püresi bütün sebep.Tatlıyı seven,ama çok seven, bir ev halkı arkanızda olunca yaratıcılığınız gelişebiliyor.Çünkü her akşam şu soruyla muhatap oluyorum ”Ne tatlısı var? ” Daha önce de mutlaka yazmışımdır.Bebe Mühendis adayı çok küçükken her akşam, tatlılardan ne var diye sorardı.Sanırsınız burası pastane ve birden fazla tatlı çeşidi var ve mutlaka olmalı.Doğrusu bazen tatlının,birden fazla çeşidi de olmuyor  değil.

Yani bir paket kedi dili ile kestane püresinin tatlıya bürünmüş hali için buyrun.

Sinop Mantı

Her yörenin,her ilin kendine has lezzetleri var.Farklı lezzetler,farklı dokular,farklı tadlar.Hele ki olay hamur ve et oldu mu,milletçe orada dururuz.Söz konusu olan yemek ,bir de mantıysa,günlerce üzerine sohbet edebiliriz herhalde.En azından benim için öyle.Sinop Mantı Zaten öyle de oldu.Sinop’lu bir arkadaşım ile günler değil, belki de haftalardır,gidip Sinop mantısı yeme,sohbeti yapıyorduk.Sonunda başardık,gittik,gördük ve afiyetle yedik.Sinop’ta,hem de oralı olup da,yerinde defalarca bu lezzeti tatmış biri ile,bu güzel mantının hikayesini dinleyerek yemek ayrıca keyif verdi.Sinop mantıcısı,Beşiktaş’ta çarşının bir ara sokağında.Zaten Beşiktaş’ta,tek bir yer var bunu yapan,o nedenle Beşiktaş’a yolunuz düşerse tadın derim.Mekan son derece aydınlık ve hoş döşenmiş.İçeri girdiğinizde, içiniz ferahlıyor.Son derece keyifli renkler kullanılmış.Sinop MantıMasaların boş göründüğüne bakmayın,biz gittikten sonra bir anda hepsi doluverdi.Zaten,menü çok çeşitli değil,gelende mantı yemeye geldiğinden bence çeşide de gerek yok.Bizde hemen siparişimizi verdik.Mantı ve yine Sinop’a özgü üzümlü cevizli nokul.Sinop Mantı Sanırım bu görüntü,olayın lezzetini anlatıyordur.Menüde karışık mantı olarak geçen bu,bir tarafı arzuya göre sarımsaklı yoğurtlu bilindik ,diğer tarafı cevizli olan mantının aslında cevizli kısmında keş (kurutulmuş yoğurt) de olması gerekiyorken,bu mekanda keş yoktu.O nedenle arkadaşım, bunun büyük bir eksiklik olduğunu söyledi.Sinop mantısı bildiğimiz mantıdan biraz daha büyük,kulak şeklinde.Üçgen şeklinde kapatılan mantıların uçları,kenarlarından kıvrılarak kulak şekli verilmiş.Zaten diğer adı da, kulak mantısıymış.Tabağın yarısını sarımsaklı yoğurtlu,diğer yarısını cevizli,yerken,şöyle düşündüm,sarımsaklı kısmı,hiç durmadan yemeye devam edebilirim,ama cevizli kısmı bir miktar yedikten sonra durabilirim.Yoğurt mantının yenilebilirliğini artırıyor bence,hele ki içinde,sarımsak varsa.Ceviz tam tersi biraz daha ağırlaştırıyor.Lezzetli mi derseniz,son derece lezzetli fakat cevizin üzerinde keş olsaydı,onun ekşiliği,bu ağırlığı alırdı dedi benim Sİnop’lum.
Üzümlü Cevizli NokulCevizli,üzümlü nokula gelince,hamurunu çok beğendim.Ama anne babası Afyon’lu olan biri olarak, nokul dendiğinde benim ilk aklıma gelen haşhaşlı nokul olmasına rağmen, bu da son derece lezzetliydi.Sinop’da bayramlarda,baklava yerine her evde bu nokul yapılırmış.Doğrusu yanında bir çay olsa her öğün afiyetle yenilebilecek bir lezzetti.

Denemesi bedava olmasa da son derece uygun.Karışık Mantı porsiyon 13 TL,nokul 10 TL.

Beşiktaş’ı tarif etmeme gerek yok sanırım 🙂

Sevgiyle………..

 

Kuru Biber Dolması

Hurafelere inanırmısınız? Vikipedi hurafeyi ‘İslam dininin aslında; kısaca Kur’an’da bulunmayan, ancak farklı yollarla sonradan müslüman hayatına katılan ve dini inançmış gibi kabul edilen söz, düşünce ve davranışların tümüdür” şeklinde tanımlıyor.Nasılsa bir şekilde hayatımıza,bilinçaltımıza girmiş bir sürü hurafe,yani batıl inanç.Kuru Biber Dolması Gece tırnak kesilmez,sakız çiğnenmez,saç sokağa atılmaz,makas ağzı açık ortada bırakılmaz,tesbih boyuna takılmaz,elden bıçak makas alınmaz,akşam ezanından sonra acı bir şey verilmez ve alınmaz benim şu anda aklıma geliverenler.İnanırsınız veya inanmazsınız onu bilemem ama,mutlaka sizinde inandığınız bir şeyler vardır.Mesela,nazardan korkup kulağını çekmek,tahtaya vurmak,dilini ısırmak kimbilir belki de uğursuzluk getirecek inancıyla yolda yürürken kaldırım taşlarının çizgilerine basmamak.Gülmeyin bunun daha ileri safhasında insanlar var.Siz de şöyle bir içinize dönüp bakın,otomatiğe bağladığınız için farkına varmadan yaptığınız,ama düşününce saçma gelecek bir dolu hareket,davranış.Belki de yaparken manasız olduğunu düşünseniz bile,yapmaktan ne zarar gelecek ki yapayım içim rahat etsin,dediğiniz şeyler.Benim yok mu? Tabiiki var.Artık ,,arkadaş ve komşularım bilir ki,akşam saatinde acı birşey almam ve vermem.Soğan,sarımsak,turşu,biber vs.İşin saçmalığı şurada bunları akşam market alışverişi yaparsam satın alırım,ama bir tanıdığımla böyle bir alışverişe girmem.Mantığı ne bilmiyorum,ama bu böyle işte.Saçma mı evet,fakat vazgeçemediğim bir davranış biçimi işte.Ama bu biberleri akşam saatinde getirdim eve.O kadar güzeldiler ki,dayanamadım.Renkleri kıpkırmızı,dokuları pırıl pırıl cezbetti beni.Zaten kuru biberin,kendi acısını dolmaya verişi,pişince o kupkuru halden yumuşacık lokum gibi oluşuna hep aşık olmuşumdur.