Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Hayırlı Bereketli İftarlar 11

Bitti gitti işte 10 günü.Günler çok uzun,hava çok sıcak nasıl dayanacaksınız diyenlere cevap Allah yardım eder derken ,üçte biri bitti bile.Kolay mı ? Tabii ki değil.Ama güzelliği orada zaten.Dayanmak,direnmek ve o iftar masasında ,ezanı baklemek.Bütün gün yemeyi hayal ettiğin yemekleri ,lokma lokma yemek.Hayırlı  Bereketli İftarlar 11

Nurlar,ışıklar içinde yatsın ANNEM ,ramazan geliyor diye hep sevinir,biterken de ağlayacak kadar üzülürdü.Bitti,gidiyor diye.Daha genç kızken ,onun bu üzüntüsünü anlamsız bulurdum.O zaman ki düşüncem Allah affetsin,özgürlük kısıtlaması gibi gelirdi.Birşey yiyip,içememek.Halbuki düşünsek,çoğu zamanda hiçbirşey yemeden geçen günler olurdu.İş yoğunluğundan ya da koşturmacadan.

Şimdi çok iyi anlıyorum Annem’i.Düşünün bir kere Ramazan Ayı boyunca aslında ne kadar düzenli ve huzurlu yaşanıyor.Oruç tutanlar,aynı saatte ,o masada bir araya geliyor.Mutluluk ve iç huzuru içerisinde, oruçlarını açıyor.İftar çadırları ,çarşı pazar iftariyeliklerle doluyor.Gidip bir kg domates almak bile zevke dönüşüyor.İnsanlar birbirlerini iftara davet ediyor.Akraba,arkadaş,komşular birbirlerine daha bir yakınlaşıyor.Yani kısacası insani duygular ön plana çıkıyor.Aksi de var tabiiki.Örneğin bugün dışarı çıktığımda, yol kavgası sebebiyle iki minübüs şoförünü ,birbirlerine sopayla saldırırken gördüm.Kendi kendime muhtemel oruçtan dolayı sinirleri tavan yapmış diye düşündüm.Ama bu değil işte,oruç tutmak,aç kalmak değil,nefsi terbiye etmek,her yönüyle.Kötü söz söylememek,kalp kırmamak.Allah herkesin tuttuğu oruçları kabul ve makbul eylesin deyip bugünkü menümü veriyorum.

Köylü Çorba

Zeytinyağlı Bombay Fasulye

Sosyete Mantısı

Peşmelba

Her daim masanız bereketli,içiniz huzurlu olsun.

Sevgiyle…

 

Vişne Reçeli

Eskiyi özlediğiniz olur mu hiç? Eski evleri,eski insanları,yaşadıklarınızı,eski eşyaları.Ben bazen çok özlüyorum doğrusu eskiyi.Eski diyorum ama aslında dün kadar da yakın.Mesela bu reçeli yaparken,aklıma rahmetli anneannem geldi.Uzun boyu,narin incecik yapısı,kibar tavırlarıyla.Düşünüyorum da ,bu kadar narin ve ince insan arasında ben niye bu kadar narin olamadım diye.Sanırım bunda da ,babamın ve rahmetli canım Annem’in rolü var.Vişne Reçeli

Hiçbir zaman bana kırılacak bir biblo gibi davranmadılar.Herzaman her zorluğu ve işi başarabilecek doğrultuda,biraz erkek gibi mi yetiştirdiler acaba.Ya da yapım mı bu bilmiyorum.Çocukluğumdan beri hep olduğum gibi oldum.Öyle makyaja,süse hevesli değildim.Aksine bisiklete binen,sokakta kızlardan çok erkek çocuklarla oynayan bir çocuktum.

Neyse,asıl anlatmak istediğim şimdi olmayan,depremde yıllar önce yıkılıp giden, şimdinin dubleks tabiri ile iki katlı ,içi kireç boya ile boyalı ,kapıları yeşil renkli önünde asmasıyla hala hafızamda capcanlı duran,anneanne dede evi.

Şimdi ben anlatayım siz hayal edin.Arnavut kaldırımlı bir cadde ile sokak arası yol üstü.Dediğim gibi önünde ta , en yukarıya uzanan bir asma ve asmanın gölgesinde kalan küçücük camlı bir ev.Evin oturduğu alan büyük aslında.İki ana kapısı var.Soldaki bizim ihtiyarların,sağdaki de dayımla yengemin.Anneannemin sokağa bakan ana kapısı tahtadan.Tahtaların arası açık neredeyse.O kapıdan girince,taş bir avlu.Koridor şeklinde,hemen sağında evin ana kapısı.Soldan gittiğinizde,yandaki bina ile bitişen evin duvarı , bir kişinin geçebileceği bir açıklıkla arka tabir edilen,hatırladığım kadarıyla 4 göz olarak bölünmüş üzeri betonla kapalı ki ,oraya çıkmak için bir tahta merdiveni dayamak gerekiyor,başka bir alana açılıyor..Bu merdivenle dama çıkma amacı çamaşırların oraya seriliyor olması.Ayrıca yapılan,reçeller,pestiller büyük sinilerde ,üzerleri bir tülbentle örtülüp güneşle buluşturuluyor.Altta ki bu dört göz oda gibi ama kapısız  açıklıkların , benim için en değerli bölümü en sonda yer alanı.Çünkü orada bir odun ocağı var.Hani şu köylerde olan,belki de çoğu kişinin filimlerde gördüğü yanan odunların üzerine saç ayağı konulup da,üzerine altları isten kararmış büyük tencerelerin ya da su ısıtmaya yarayan kazanların oturtulduğu.Çamaşırlar burada alüminyum leğenlerde yıkanıyor.Bize de oyun çıkıyor tabii.O zaman anneannem sağlıklı ve nurlar içinde yatsın kendi deyimiyle neler neler yaptığı zamanları.

Evin içine gelince kocaman bir taş mutfak var.Yerler taş,ama bildiğiniz beton taş.Yine taştan kocaman bir lavabo,ucuna hortum takılı bir musluk.Buz gibi akan ama kireçli suyu.Mutfağın camı çok yukarıda,neredeyse tavana bitişik.Baktığı yer de sözünü ettiğim arkada ki beton dam.Nedense küçükkken geceleri tek başıma o mutfağa gitmeye korkardım hep.O camdan birisi bana bakacakmış gibi gelirdi.Birşey almaya gittiğimde koşarak gider dönerdim.Ama o mutfağı gündüzleri kurcalamak da en sevdiğim şeydi.Bu arada eski insanların bir duruşu,bir düzeni vardır ya,değiştiremeyeceğiniz.Anneannemde, dediği dedik,sıkı kuralları olan biraz da inatçı bir kadın rahmetli.Mutfakta çocukların herşeyi ellemesini istemez ama yine de birşey demezdi.O mutfakta çok ama çok sevdiğim,her yönden bakıp incelediğim bir eşya vardı.Bir tel dolap.Görenler bilir,bir kaç raftan oluşan,kapaklı ama tahta çerçeveye cam yerine tel takılmış bir tel dolap.Anneannemin hiç buzdolabı olmadı.Aslında ihtiyacı da olmadığından belki.Çünkü dışarısı 40 derece de olsa,evin içi klimalı gibi serin.Onun buzdolabı tel dolaptı.O dolabın içinde neler yoktu. Yemekleri,yoğurdu,peyniri ve tabii ki reçeli.Hiç bozulmadan mis gibi duran,hepsi gerçek ,hepsi doğal yiyecekler.Kaplar kalaylı bakır,Şimdi antika sayılanlardan.O tel dolabın benden çektiğini bir kendi bir ben bir de Allah bilir.Aç kapa yapardım durmadan.Halbuki,açmaya gerek yok ,çünkü telden ve içi görünüyor zaten.Fakat aç,açınca tabaktan bir şey ye,sonra yine aç yine ye.E be çocuk , yiyeceğin şeyi al rahat rahat yesene.Ama amaç tel dolabı açıp kapatmak.

Mantı

 Öyle yemekler vardır ki ,onların hem hayatımızda hem de damağımızda yeri özeldir.Tek başına , sizi sizden alırda nereye götürdüğünü bilemezsiniz.Fakat tabiiki hakkını vererek yaparsanız.Başından yani yapım aşamasından başlayarak yiyip bitirdiğiniz ana kadar , bir seramoni , ayin şeklindedir.Yapımı el oyaladığı için zor , ama finali emeğinizin karşılığını fazlasıyla verecek kadar da kaliteli bir lezzettedir.Mantı

Konu mantı olunca ,üzerine hikaye yazacak kadar önemlidir benim için.Çünkü o hikayenin içinde emek,yardımlaşma,heyecan,koşturmaca ama sonunda da mutluluk hem de çok büyük bir mutluluk vardır.Aslında karar verdikten sonra da gözünüzü korkutacak kadar zor değildir yapmak.Eğer bir de yardımlaşabileceğiniz biri varsa herşey çok daha kolay olur.

Yalan yok bugün bizde iftarda mantı yok.Ama en kısa sürede mutlaka olacak.Bu mantıyı Ramazan Ayı’ndan önce yardımcı bayanla birlikte yaptık.İşe iki kişi girişince biraz da çokça yaptık.Normalde sekiz ila on kişiye ,yanında yardımcı yemek de olursa ,fazlaca yetecek miktardaydı.Fakat bizim ev halkı için bu ikişer porsiyondan ,sadece bir öğünlüktü.Mantı yapmanın sinir bozucu en büyük yanı da tıpkı,yaprak sarmada olduğu gibi tek tek uğraşarak,zaman harcayarak yaptığınız şeyin , bir anda hüpp diye bitmesi.Oysa onlar tek tek kesilip kapatılırken , bir iç döküş ,bir muhabbet  ve ne sırlar barındırıyordu içinde.

Hayırlı Bereketli İftarlar 8

 Ben artık neredeyse mutfakta yaşar oldum.Bunu farkında olmadan yapıyorum ama durmadan birşeyler pişirip,iftar için , erkek egemen ev halkını mutlu etmeye çalışan gönüllü bir yemek işçisi durumundayım.Oh çok da güzel oluyor.Çok keyifli ve rengarenk bir ortam.Sebzeler,meyveler,şerbetler,kompostolar,börekler derken fırın,ocak tam gaz çalışıyor.Hayırlı Bereketli İftarlar 8

Ama yine söyleyeceğim,asla israfa kaçmadan,az az , bittikçe,yeni yapılan yemekler,sıraya girmiş tarifler şeklinde işliyor düzen.Çünkü yeni bir yemek yaptığınızda,bir önceki günden kalan yemek, pek rağbet görmez ya ,işte o duruma izin yok bizim evde.

En çok tüketilen ne derseniz,tabiiki sıvılar.Bol komposto,bol bol su.O kadar uzun saatler vücudun susuz kalması sonucu alınan bir önlem bu.Bu kadar yemek yapıp da en az yiyen de herhalde benim evde.Çünkü yaparken doyuyorum.Kokusu ve dokusuyla.

Bu arada bir konuda da kendimi doğrulamış oldum ki,artık kesinlikle elimin ayarı tutmuş.Çünkü hiç tatmadan yapılan yemekler,iftarda,tadıyla,tuzuyla tam not alıyor.Oysa ki yeni evlendiğimde ,yemek yapmak için mutfağa girdiğimde ,tuzu bile neredeyse ölçüyle kullanırdım.Bir konu da daha çok geliştiğimi farkettim ki,yemek yaparken çok düzenli çalışıyorum.Bazıları ,yemek yaparken ,ortalık savaş alanına döner de sonradan toparlayıp temizler ya,ben yaparken bir yandan da toparlama taraftarıyım.Yani yemek yapma işi bittiğinde ,mutfak da düzenli olmalı.Bu arada şunu da şimdi farkettim ki, çok mütevaziyim.:)

Bu sohbetin ardından gelelim bugünkü menümüze,

Patates Çorbası

Zeytinyağlı Taze Fasulye

Kıymalı Muska Böreği

Karışık Meyve Kompostosu

Sakız Muhallebili Güllaç

Haydi Salı sallanmasın,güzel şeyler yapıp,en büyük ve asla geri dönüşü olmayan israflardan biri olan zamanı israf etmeden ,güzel şeyler için kullanalım.

Sevgiyle….