Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Bıçak Tatlısı

Bayram tatilini beklerken ,o da yaşandı ve bitti,anılarda yerini aldı.Hayat böyle bir şey işte hızla geçerken,birini tüketip başka bir şey hayal etmeye itiyor insanı.Hayale asla karşı değilim.Çünkü insan hayal ve umut ettiği sürece yaşayan ve belki de bunlarla beslenen bir canlı.Ya da ben öyleyim.Bıçak Tatlısı Hayallerimiz olmazsa ilerleme de kaydedemeyiz gibi geliyor bana.Yaşayacaklarımızın bir çeşit provası gibi.Yeter ki ulaşamayacağımız tip hayaller kurmayalım.Onun dışında ucu açık ve keyifli bir dünya hayal dünyası.Oraya girdiğinizde,ne dert ,ne tasa var. Her şey sizin düşündüğünüz şekilde.

Umarım tatiliniz güzel geçmiştir.Mesafeler aşılmış sevdikleriniz ile kavuşmuş ve hasret gidermişsinizdir.Çünkü bayramlar sevdikleriniz ve kalabalıklar için de güzel ve anlamlı.Ben daha önce de dediğim gibi bayramları çok fazla sevmiyorum artık.Buna rağmen ben de keyifli günler geçirdim. Yedigöller gezisi benim için bir doping etkisi yarattı ve  bu gezilere çok daha fazla zaman ayırmaya karar verdim.İnsan mutlaka kendini ödüllendirmeli.Mutlu olmalısınız ki mutlu edebilesiniz.

Yeni haftaya da güzel bir tatlı tarifi ile başlayalım ki haftamız da ağzımızda tatlı olsun.

Yedigöller

Bayramda çalışmak zorunda olan bir eşiniz varsa ve çocuklarınız bir program yaptılarsa,siz de tek başınıza oturmak istemiyorsanız ne yapardınız? Tabii ki siz de bir program yapardınız.Ben de öyle yaptım.Bayramın 2. Günü Yedigöller günlük tur.

Yedigöller

İş yerinde öğlen yemek aralarında en sevdiğim şey internetten günlük ve hafta sonu turlarına bakmaktı. Doğayla iç içe olmayı ve yürümeyi çok sevdiğimden ,Folklorik Turizm’in düzenlediği gezilere hep imrenerek bakardım. Kendime göre notlar alır, kafamdan planlar yapardım. Fakat o not aldığım kâğıtlar bir süre çantamda benimle dolaşır sonra da çöpe giderdi. Çünkü zaman fakiriydim.

Bu bayram gününü yalnız geçireceğime zaman bu zamandır deyip,hayallerime bilmeden ortak olan Folklorik Turizm ile Yedigöller’e gitmeye karar verdim.

Yedigöller

Sabah saat 07:00 da Kadıköy Evlendirme Dairesinin önünde sırt çantamla birlikte 🙂 hazırdım.Yolculuk yapacağımız araçta yerimi aldığımda o, kaybettiğim bayram sevinci içimde yeniden canlanıverdi.Bana bak kızım dedim;canlan biraz,ne zamandır yapmak istediğin bir şeyi yapıyorsun,sağlıklı ve mutlusun.Bugün bayram ve sen doğanın renk cennetine gidiyorsun.

Tur Liderimiz Şaban Vural son derece kibar ve işinin ehli bir beyefendi olarak araç içinde elinde mikrofon ile tur hakkında bilgi verdiğinde,bu geziye iyi ki özel arabayla değil de tur ile gidiyorum diye düşündüm.Çünkü benimle aynı heyecanı yaşayan her yaş grubundan bir sürü insan vardı ve ben insanlarla iç içe olmayı seviyordum.Ayrıca gittiğiniz yer ile ilgili bilgiler size anlatıldığında,daha bir bilen gözlerle bakıyorsunuz gittiğiniz yere.Zaten daha sonra geçtiğimiz yolları ve mesafeyi gördüğümde kararın çok da isabetli olduğunu düşündüm.Çünkü onca yol araba kullanıp yorulacağımıza,kulağınızda kulaklık müziğinizi dinleyip araç içinde koltuğa gömülüp gözünüzü kapatıp,sorumluluk duygunuzu da evde bırakıp seyahat etmek baya da keyifli.

Yedigöller

Düzce üzerinden gittiğimiz Yedigöller ,Yığılca’dan geçerek 75 km mesafede. Bu arada Yığılca’da küçücük, balı ile ünlü bir ilçe. Tam meydanında kocaman bir arı heykeli var. Hani şu Beypazarı meydanında ki havuç heykeli gibi. Kestane balı 70 Çiçek Balı 50 TL fiyatla satılıyor. Bu güzergah üzerinde Çakılca,Gürcüçiftlik,Hasanlar,Dutlar ve daha bir sürü köyün tam da içinden geçtik.Köy meydanında toplanmış, bayramlıklarını giymiş,onlarca insan bize selam verdi geçerken.Köy hayatını ve insanlarını hep sevmişimdir bu gezide sevgim biraz daha katlandı diyebilirim.İçimden meydanlarda bize el sallayan,el işaretiyle gideceğimiz yönü işaret eden insanların kalplerine girdim bir anda.O köy meydanlarında en güzel elbiseleriyle duran insanların yaşadıkları o bayram coşkusunu, ta içimde hissettim.Genç kızlarının ya da bıçkın köy delikanlılarının hissettiklerini sanki ben de hissettim o anda.Bu arada Şahin,Kartal marka arabalar artık piyasada hiç yok diye düşündüyseniz bilin ki hepsi bu köylerde.Hepsini gördüm.Kimi yıkanmış bir kenara çekilmiş park halindeydi ,kimi de içinden yükselen müzik sesiyle köy yollarında gövde gösterisi yapıyordu.

Yedigöller

Yedigöller’e gidene kadar o kadar güzel şeyler görüp hissettim ki,bir an nereye gittiğimi bile unuttum diyebilirim.Ta ki ağaçlarda ki renk cümbüşü başlayana kadar.Yeşiller,sarıya,sarılar turuncuya kızıla kahverengiye boyamıştı her yanı.Allah tam da oraya o kadar zengin ve renkli  ormandan bir halı sermiş ki bu güzellik karşısında insan bir kez daha ne kadar aciz bir varlık olduğunu düşünüyor.İnsan elinin yetmeyeceği,hayal edemeyeceği tonlar iç içe geçmiş durumda.Bir de şöyle bir şey var ki, oranın asıl zamanı Kasım ayı olmasına rağmen,renkler muhteşemdi..Kasım ayı renk cümbüşünün tavan yaptığı,tüm doğanın alev alev kızıla boyandığı zamanmış.Ama çok şükür ki bize de büyük bir cömertlikle bu renk denizinde göz banyosu yaptırıp,gözlerimizi gördüğü beton yığınlarından temizleyip arındırdı.

Yedigöller

Batı Karadeniz Bölgesinin oldukça engebeli bir yöresinde bulunan Milli Parkta heyelanın oluşturduğu göller “Orman Denizi” ni andıran zengin bitki örtüsü göllerde yaşayan alabalıklar ve bu değerlerin yarattığı rekreasyon kullanım potansiyeli ana kaynakları oluştururlar. Genellikle yer yapısı serpantinlerden ve volkanik kayaçlardan oluşan sahada zaman zaman göçük yer hareketleri sürüklenmeye hazır arazi yapısı, göllerin meydana gelmesini hazırlayan başlıca faktörlerdir. Göller, kayan kitlelerin, vadilerin önlerini kapaması sonucu arkada suların biriktiği set gölleridir. Bunlardan bazıları dip kaçakları ile birbirine bağlantılıdır.

Milli Parkta hakim bitki örtüsü kayın ağaçlarıdır. Ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmektedir.

Etkili koruma ile Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda sayıları artan geyik, karaca, ayı, yabani domuz, kurt, tilki ve sincap türleri bulunmaktadır.

Ülkemizde ilk kültür alabalığı üretme istasyonu 1969 yılında bu Milli Parkta kurulmuştur. Dolayısıyla rekreasyonel açıdan olta balıkçılığına kaynak olmuştur. Balıkçıların Abant’tan getirdikleri Alabalık türü, yedigöllerin doğal alabalık çeşitlerinin yumurtalarını yiyerek yok olma noktasına getirmiştir. Ayrıca kampçılık, günübirlik piknik, tabiat içerisinde yürüyüş, fotografçılık ziyaretçilerin uğraşlarıdır.

Yedigöler Milli Parkı içerisindeki Kapankaya manzara seyir yerine çıkıldığında gölleri ve eşsiz peyzaj güzellikleri görmek mümkün olduğu gibi, bu güzergah üzerinde anıt ağaç levhasını da görmek mümkündür. Yol kenarındaki levhanın bulunduğu yerden patika takip edildiğinde anıt ağaç görülebilir. Geyik üretim alanı ziyaret edilebilir.

Diyor internette Vİkipedi.

Yedigöller

Ama Parkın içinde ki Dilek Çeşmesinden bahsetmiyor.Yedi ayrı çeşmeden akan buz gibi sudan içip dilek dileyebiliyorsunuz.Yaptım mı? Tabii ki yaptım. Her bir çeşmeden su içip güzel dilekler diledim Allah’tan. Pisagor Ağacı’nı gördüm.İki ayrı gövdeye sahip koca ağacın,gökyüzüne eriştiği bir noktada,birinin diğerinin böğrüne saplanıp (Şaban Bey’in hepimizi güldüren tabiriyle)tek gövde olarak hayatını sürdürdüğü.Hatta tura katılan orta yaşın biraz üzerinde bir beyin ağaç için bu evlilik gibi bir şey benzetmesi de hepimizi kahkahaya boğdu.

Yedigöller

Parkın eksiklikleri yok mu derseniz bana göre var.Şöyle ki tur ile gidiyorsanız,her tür ihtiyacı onlar düşünüp,organize ettiğinden sorun yok,ama kendi aracınızla gidiyorsanız eksik çok.Bir kere yiyecek satın alabileceğiniz bir yer yok. Heryer de buz gibi akan ve tadı da çok güzel olan su dışında mutlaka yiyeceklerinizi yanınızda götürmeniz gerekli.Ayrıca en zorunlu ihtiyaç olan tuvaletler mutlaka elden geçirilmeli.Yani siz siz olun kendi imkanlarınızla gidecekseniz yanınızda bolca yiyecek götürün.Çünkü bol oksijen alan beyin mideye sürekli açsın mesajı gönderiyor.

Biz mangalda pişen köfte ve sucuk ile midelerimizi doldurup üzerine kaç tane olduğunu hatırlamadığım çaylarımızı göl manzarası ile sohbet eşliğinde afiyetle içtik.

Yedigöller

Parkın girişinde yer alan Serin göl, Büyük göl (adından da belli en büyüğü ve derinliği 18 metreyi buluyormuş) ve Derin göl’den sonra tepeye yaklaşık bir 70 metre tırmanıp (bu yürüyüş sırasında manzara mükemmel),Nazlı Göl,Kuru Göl ,İnce Göl ve bütün bu göllerin asıl başlangıcı ve ilk oluşup diğerlerine besleyen Sazlı Göl ile turumuzu tamamladık.

Tur bitti diye üzülürken,dönüş yolunda Adapazarı Islama Köfte Molası bu geziyi gözümde daha ilahi bir yere oturttu.Ya ben çok acıkmıştım,ya da yediğim en güzel Islama Köfteydi.

Yedigöller

Yapraklarla üzerleri örtülmüş,Nilüferlerin kapladığı bu göller gerçekten Allah’ın yarattığı ve eşsiz renklere boyadığı bir tablo gibi.Renklerin tonlarında biraz hüzün olsa da ,her sonun yeni bir başlangıç olacağı gerçeği var.Zamanını tamamlayan insanların,bu dünyadan ayrıldığı gibi,her rüzgar estiğinde gökyüzünden konfeti gibi yağan yapraklar da aslında yeni bir dirilişin habercisi.Bu bitiş ve yeni başlangıca hazırlanmanın şahidi olmak istiyorsanız,mutlaka gidin ve görün derim.

Tur içinde yaptığımız konuşmada Şaban Bey şöyle bir şey dedi:Turları genellikle internet üzerinden satın alıp,tur yetkililerini tanımadığınızdan,biz Tur rehberleri,o tur şirketinin yüzünü temsil ediyoruz.

Bundan çıkardığım sonuç,Folklorik Turizm bundan böyle seninle yolculuğumuz yeni başladı ve devam edecek. Her şey için sonsuz teşekkürler.

Sevgiyle….

Altınkek Poğaçası

İçimde hep bir koşturmaca var.Bir işi yaparken bir diğerine yetişme çabası ve telaşı.Sanki herşeyi yapıp bitirmek zorundaymışım gibi.Bir şeyleri bir zamana sığdırma,hastalık gibi bir şey zannedersem.Yoksa bu şekilde davranmanın başka bir izahı yoktur herhalde.Çevremde ki insanlara bakıyorum rahat,telaşsız ,keyfi yaşarlarken,benim bu yetişme çabam ne ki diye soruyorum kendime.Nereye yetişiyorsun ? Ben de bilmiyorum.Ama içimde dört nala koşan bir şey var.Bazen onun hızı beni çok yoruyor.Sanırım boşver sende diyemediğimden  oluyor bütün bunlar.Böyle gelmiş böyle de gider ,değişmek zor.Altınkek Poğaçası Bayrama son üç kala,bakıyorum,tatlı tarifleri havada uçuşuyor,tatil planları ve yolculuklar paylaşılıyor,Hepsinden daha önemlisi ,çalışan kesim 9 gün boyunca özgür.Bu dinlenmek için iyi bir ara bence de fakat ben artık bayramları sevmiyorum.Neden olduğunu yazmayacağım merak etmeyin.Çünkü kimsenin canını sıkmak istemem.Artık o bayramın heyecanını duymuyorum sadece.

Bu poğaçanın da böyle bir adı yok aslında.Bildiğiniz ,patatesli ve kıymalı bir poğaça.Altınkek poğaçası deme nedenim, yıllar önce Altınkek açıldığında çok popüler bir yerdi.Misafirliğe giderken ,oradan alıp götürdüğünüz herşey çok makbule geçerdi.Ürünleri son derece lezzetli ve tazeydi.Mutlaka hala öyledir ama artık çok daha popüler mekanlardan yapılıyor alışverişler.Altınkek’in en sevdiğim ürünüydü,minik patatesli poğaçaları.Sıcacık,ağızda dağılan hamuruyla yemeye doyamazdım.Bu poğaçalar da aynı lezzette ve tazelikte olunca böyle bir isim koydum.

İnsan hayat içinde ilerledikçe ,eskide kalan herşeyi özler oluyor.Bazı şeyler hafızadan öyle kolay çıkmıyor,yer ediyor .Eğer biraz da benim gibi bazı şeylerden kolay vazgeçebilen biri değilseniz bu bağ daha da güçlü oluyor.

Bayram için tatlı arayışında olanlar sitenin sağ tarafından sütlü ve şerbetli tatlılara ulaşabilirler.Ben belki şimdi belki de bayram sabahı kahvaltısına yapmak isteyenler için bu poğaça tarifini paylaşmak istedim.

Çatal

Sokakta satın alınıp yenilen hemen her şey hepimize daha lezzetli gelir.Bu para ile satın aldığımız için mi yoksa hazır yediğimiz için mi bilmem ama böyledir.Evde yaptığınızda çoğu zaman o tadı alamazsınız.Bana da çok olur bu.Ben hep şöyle düşünmüşümdür,yaparken yaptığınız şeyle çok haşır neşir olmak arada ki hasreti bitirdiğinden ,yaparken doyarsınız.ÇatalBir aralar bu çatalın müptelası olmuştum.İş yerinin önünde ki simitçiden,bir tane çatal almadan şirkete girmezdim.Hatta hiç abartmıyorum,akşam yattığımda aklıma gelirdi bazen,sabah çatal yiyeceğim diye mutlu olurdum.

O çatalın hafif tatlımsı tadı,hemen bölünüvermesi,ağızda dağılan kıvamı,yanında güzel demlenmiş bir çayla herşeye bedeldi.Daha sonraları çatal ile olan aşkım,çekirdekli simidin araya girmesiyle son buldu.Çekirdekli simit artık yeni aşkımdı.Ama o çatalın tadını hala unutmam.

Fakat bu çatalla sanırım o tabuyu yıktım.Yani evde de o kıvamı ve tadı yakalamak mümkün.Bunun sebebi de bebe mühendis adayıdır.Geçen gün sabah kalkıp sanki rüyasında görmüş gibi çatal yaparmısın dedi.Ben hazırlığımı yapmışım,kahvaltı masası hazır,o gün programım dolu,bir sürü işim var,tabii ki  şimdi yapamam dedim.Sarılıp da lütfen çok canım istedi deyince….. Ne yaparsınız işte ana yüreği 🙂 Bütün işimi bırakıp yaptım o da sabırla bekledi.