Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Ispanaklı,Peynirli Börek

En sevdiğim mevsim yaz,neden mi ? Yaz mevsimi özgürlük demek,tatil demek,belki de bir parça aylaklık yapıp sorumluluklardan kaçmak demek.Düğün dernek,nişan sünnet bütçeyi zorlayan toplantılar demek.Kat kat giyinmeden bir kot bir tişört demek,güneş gözlüğü,terlik demek. Şeftali,kayısı,kiraz  demek,karpuz kavun demek.Zararlı olduğu söylense de arada bol domatesli sarımsaklı soslarla bezeli kızartma demek.

Ispanaklı,Peynirli Börek

En sevdiğim mevsim ilkbahar.İkbahar yeniden doğuş demek,her şeye yeniden başlamak,yeniden yeşermek demek.Kalbinin mevsimle birlikte yenilenmesi ,tazelenmesi demek,iyimserlik,hayata gülen gözlerle bakıp yeni umutlara yelken açmak demek.

En sevdiğim mevsim Sonbahar .Renklerin dansı,biraz melankoli çokça romantizm demek.Yeşillerin sarıya,kızıla kahverengiye dönmesi demek.Yapraklarını döken ağaçların inzivaya çekilmesi demek,yağmur demek şemsiye demek özlenen kış giysilerinin saklandıkları yerden çıkması demek.Yeni moda çizmeler şapkalar demek. Bol tarçınlı salebi hatırlamak,ıhlamurla tekrar kucaklaşmak  demek.Yeni okullu olmak defter kitap kaplamak demek,kırtasiye kokusu ,ödev korkusu demek

Siz Siz Misiniz ? Siz Kimsiniz?

Genç kadın mutfağın camında öylece duruyordu.Hiç kımıldamadan,gözlerini çok uzaklara dikmiş,elinde tuttuğu kağıdı avucunun içinde sıkarak öylece duruyordu.Bu da neydi şimdi,nereden çıkmıştı.Yıllarca mutlu keyifli saatler geçirdiği,camının kenarına,kuşlar için ekmek kırıntısı,bulgur bıraktığı o çok sevdiği mutfağın camında duruyordu yine ama bu kez mutsuz,şaşkın en çok da üzgündü.

Doğrusu Ne?

Elinde eşinin şiddetli geçimsizlik nedeniyle açtığı boşanma davasının kağıdı vardı.Sabah kapıyı çalan postacı bırakıp gitmişti.Şiddetli geçimsizlik, o da neydi? Hem geçimsizlik hem de şiddetli. Oysa o, yıllardır geçim olsun diye bir sürü şeye göğüs germemiş miydi ? Çok sevdiği işinden ,eşi istiyor diye tam da zirvedeyken,istifa etmemiş miydi ? Kendisini evine,eşine ve çocuklarına adamamış mıydı? Yine eşi çok hoşlanmıyor diye ailesiyle arasına mesafe koymamış mıydı nasıl bir geçimsizlikti bu.

Bu arada elindeki kağıtta fikir ayrılıkları yazıyordu. Hangi fikir ayrılığıydı , o kendi fikirlerinden vazgeçeli yıllar olmuştu oysa.Alınan tüm kararlar ,ortaya konulan tüm fikirler zaten eşine ait değilmiydi ? O , ne derse, ne isterse zaten yıllardır onu yapmıyor muydu? Hatta ona sormadan arkadaşları ile bir kahve içmek için bile buluşmuyordu, giyeceği kıyafetlere bile eşi karar vermiyor muydu? Yıllardır açık renk olan doğal renginde ki saçlarını sırf eşi istiyor diye koyu bir renge boyamamış mıydı ? Çocukların gideceği okula eşi karar vermemiş miydi,,her sene tatil planını, nereye gideceklerini zaten eşi belirlemiyor muydu ?Nasıl bir fikir ayrılığıydı bu?

Ha bir de kültürel ayrılık yazıyordu ki bu doğruydu. Evet ilk evlendiklerinde aralarında kültür ayrılığı vardı, kendisinin bildiği 2 yabancı dile karşın eşi yabancı dil bilmediğinden onun geceleri iş çıkışı yabancı dil kursuna gitmesi için ısrar etmiş ve başarmıştı. Ayrıca yine eşi için onun işinde daha iyi yerlere gelmesi için ona belli etmeden ,incitmeden kendi ailesinden gelen nüfuslu insanlara ,küçük ricalarda bulunmuştu.

Ruhsal ayrılıklardan bahsediyordu bir de kağıtta. Bir an durduğu yerde kafasına balyozla vurulmuş gibi hissetti. Ruhum, ben ruhumu yıllar önce eşimin sevgisiyle ve sonsuz bir sadakatle doldurmuştum dedi kendi kendine.Nerede o ruhum,nerede tahsilim,emeklerim,ailemin benden bekledikleri,yapmayı hayal ettiklerim,yaptıklarım yapamadıklarım.Başarılarım,umutlarım neredeydi?

Nerede hata yaptım diye düşündü.Ben ben gibi davranmadığım ,ailemi mutlu etmek için yapmak istediklerimi değil de onların istediklerini yaptığım ve olmamı istedikleri gibi olduğum için miydi bütün bunlar?

Öylece duruyordu hala mutfak camının önünde hiç kımıldamadan duruyordu. Avucunda sıkıp buruşturduğu kağıt, gözleri uzaklara dalmış öylece duruyordu.

Siz siz olun sadece kendiniz olun.Sizi siz olduğunuz için sevsin insanlar.

Sevgiyle….

Köfte (Anne Usulü)

Bunca yemek ,bunca tarif nasıl oluşmuş,hangi malzeme hangi baharatla uyuşarak damağa hitap eder hale gelmiş hiç düşündünüz mü? Yemek kültürü öyle bir deniz ki kulaç attıkça ,her kulaçta yeni bir şey öğreniyorsunuz.Geçmişi,geleceği,eski tarifler,Osmanlı kültürü,dünya mutfakları,mutfak okulları,değişik sunumlar ve reçeteler geliştiren şefler derken ,annemizin mutfaklarından dünyaya açılan kocaman bir kapı artık.

Köfte

Bir kez o kapıdan geçmeye görün,büyülü ve son derece cezbedici bir dünya.Yapmak ayrı bir keyif,yemek ayrı bir keyif.Eskilerin tadı ve büyüsü baki ama.

Mesela anne köftesi diye bir şey vardır hepimizin hayatında.En iyisi ve özenilerek yapılanı bile o lezzeti tam olarak veremez sanırım.

Köfte tarihte ,ezik et olarak geçen bir kültür.Yoğrularak oluşturulan bu et hamuru da, içine konulan baharatlar da ,baharat yollarının gelişmesiyle yemek kültüründe yerini almış.Köftenin tarihini merak edenler araştırabilirler.Burada benim asıl anlatmak istediğim iyi bir köfte için dikkat edilecek noktalar.Vikipedi 291 çeşit köfte olduğunu yazıyor.İlk akla gelenleri Adana,Urfa,Adapazarı Islama,Tekirdağ,Kadınbudu,İzmir,Dalyan,Hasanpaşa,Ekşili,Sulu,Çiğ köfte olarak sayabiliriz.Kuru köfte zaten sıranın en başında bence.İsimlerden de anlaşıldığı gibi şehirlere ve yörelere göre farklı lezzetlere bürünüyor köfte.Her yörede içine konulan baharata,alışılmış damak tadına göre farklı bir lezzet çıkıyor ortaya.Yemek ve yemek çeşitleri,tarifleri kocaman bir deniz derken,bu denizde 291 çeşit köfte bir damla olarak keşfedilmeyi,tadılmayı bekliyor.

Lezzetinden ve kalitesinde ödün vermeden küçük bir mekanda yıllarca bu işi yapan ustasına gidip sordum,lezzetli bir köfte için nelere dikkat etmeli diye.Şöyle dedi;

1-Ana malzeme yani et en iyisinden dana döş ağırlıklı,içine bir miktar da kuzu katılmış iki kez çekilmiş kıyma olmalı

2-Et orta yağlı olmalı.Çünkü az yağlısı kuru,çok yağlısı yoldan çıkmış olur dedi.Et iyiyse köfte lezzetli olur diyen ustam,

3-Köftenin içine ekmek yerine irmik koymayı önerdi.Ekmek mayalı olduğundan,mideyi ekşitir,İrmik doğru seçimdir diyerek şaşırttı beni.

4-Köftenin içine sadece soğan ve tuz koyarak bu lezzeti nasıl yakalıyorsunuz dediğimde başladığımız noktaya döndük.Et kaliteli olmalı.Yoğurulan köfte mümkünse bir gece dolapta dinlendirilmeli.Orta ateşte (mangal tercih sebebidir)pişirilmeli.

Gerçekten Var mı Böyle Biri?

İnsan tarif etmek kadar zor bir şey yok sanırım hayatta.Çünkü değişken ruh yapısıyla,insani duygularıyla herkes herkesi farklı algılayabiliyor.Biri gözü kaşı için beğenirken,bir diğeri merhametli ve samimi yönünü görerek farklı değerlendirmeler yapabiliyor.

Gerçekten Varmı Böyle Biri?

Fakat öyle insanlar da var ki, ilk tanıdığınız günden itibaren yıllar da geçse aynı çizgiyi koruyup, aynı doğrultuda hareket ediyor. Onun için on yıl öncesinin doğrusu neyse, on yıl sonra da doğru aynı doğru oluyor. Var mı demeyin evet var böyleleri de belki yüz kişide bir kişi, rastlamak zor, ama benim hayatımda öyle biri var.

Onu ilk gördüğümde hayata küsmüş bir hali vardı. Gözleri hep uzaklara bakar, çok da konuşmazdı. Herkes biraz da çekinirdi ondan. Nedenini bilmeden ilgimi çektiğinden usul usul izlerdim onu. Hani görseniz minicik biri. O üzgün ve dalgın hallerini gördüğümde neredeyse hiç tanımadan sarılıp,sevesim gelirdi içimden.Öyle bir şefkate ihtiyacı varmış hissi yaratırdı bende.Nedensizce ,her gördüğümde o minicik görüntüsünün altında yatan bir dev olduğunu düşünürdüm.Ama incinmiş,belki çokça üzülmüş bir dev.O minik kalıbın içinde bir yerlere sıkışmış,kendini bir yerlere kapatıp saklamıştı.

Fakat buna rağmen insanı biraz ürküten bir deli cesareti olduğunu da hissediyordum.Hem de kalıbına hiç yakışmayacak büyüklükte.Ama bilirsiniz öyle insanlar vardır ki heybetli görüntüsüne tamamen zıt olarak konuştukça küçülen ve tam tersi ,minik kalıbına rağmen her konuşmasıyla biraz daha karşınızda büyüyebilen.Yani aslına bakarsanız insanlık kalıp değil yürek işi.İşte bu koca yürekli insanın en büyük özelliği de karşısında ki kim olursa olsun,hangi mertebe de bulunursa bulunsun lafını sözünü esirgemeden,sadece insan olduğunu düşünerek hareket etmesiydi.

Bu davranışları bazı çevreler tarafından çok hoş karşılanmasa da asla doğru bildiğinden şaşmayan inadıyla daha da bir takdir ederdim onu. Aslında teşbih de hata olmaz o deli hallerini çok da sever oldum zamanla. Çünkü hayata ve insanlara karşı o dik ve kararlı duruşu, ortama, menfaate göre durum değiştiren çoğu günümüz insanıyla apayrı dururdu gözümde. Kötü gününde, insanlarla husumetin varsa bile unutacaksın, düşmanın bile olsa onu yerden kaldırıp ayağa dikeceksin ki tekrar eşit şartlarda savaşabilesin mantığı kaç kişi de vardır sizce. Hani sevmediğiniz, biri zor durumdaysa kaçınız ya da kaçımız ona yardımcı olup, bu zaman oh oldu deme zamanı değil şartları eşitleyip çarpışmaya adil devam etmek için ortam düzeltme zamanı deyip bunun gereğini yapar? O, bunu yapıyordu. Hem de başa kakmadan, dostça ,içten.Sonra savaşsa hodri meydan diyordu yeniden.

Sizin derdinizi, sorunlarınızı kendisininmiş gibi benimseyip banane demeden, sonuna kadar sonuçlandırmak için imkânları zorlaması da bende yarattığı güven duygusunu bir mertebe daha yükseltiyordu. Her gün ya da her olayda o minicik bedenin altında ki devin bir başka boyutunu daha görüyordum.

Haksızlık edeni, yanlış yapanı hiç acımadan bir kalemde silip atan, deli bakışlar, sokakta gördüğü bir kediye bakarken, masum bir çocuğun bakışlarına dönüveriyordu bir anda. Hatta yağmurlu bir günde karşılıklı bir cafe de çay içerken,çamurlu patileri ile kucağına çıkıp,o beyaz pantolonunu çamur içinde bırakan kediyle,üstünün kirlenmesine hiç aldırış etmeden sevgi ve şefkatle konuşarak ,okşaması beni bile çileden çıkarmıştı.Üzerin çamur oldu dediğimde yıkanır diye sakince verdiği cevap ile anladım ki insanlara karşı olan sonsuz sevgisi hayvanlar için de geçerliydi.Hatta soğuk havada sokağa çıkıp gördüğü kedileri toplayıp evinde misafir ettiğini söylediğinde güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.Bir sokak kedisini tekmelerken gördüğü apartman görevlisine senin o bacağını kırar,aynen yaptığın gibi ben seni tekmelerim diyen sözleri beni hala güldürür.

O dosttur,arkadaştan öte kardeştir,sırdaştır.Demli bir çayın yanında ilk akla gelendir ,demlendikçe tadı kokusu rengi tavan yapan cinsten.

O sorun çözücü,yeryüzüne gönderilmiş yardımcı bir melektir.Ama kişiye göre hangi melek olduğu değişir.

Sevgiyle…..