Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Bir Yol Hikayesi (1. Bölüm)

Herkese merhaba,yaz gelince bloglara bir rehavet gelir.Çoğu arkadaş tatile gider,tarifler azalır.İletişim bloglar üzerinden biraz yavaşlar.Ama daha sonra yol hikayeleri başlar güzel resimler,yazılar paylaşılmaya başlar.Ben bu kısmı çok severim okudukça oralara gitmiş gibi olurum.Ben de şimdi sizleri köyüme götürmek istiyorum.Orada doğmadım,orada büyümedim ama orası benim köyüm herzaman gitmekten zevk aldığım,mutlu olduğum ve gurur duyduğum çerkez köyü Yapağlı Köyü

Hani orda bir köy var uzakta,gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür.Yapağlı da benim köyüm.Havası güzel suyu buz gibi tertemiz akan baya ahırları ,inekleri,koyunları olan avlu içinde evleri bulunan sıcak ve misafirperver insanların yaşadığı Yapağlı
Avlusunda şimdilik artık genç nüfus azaldığı için yaşlıların eskisi kadar da sık kullanamadığı,ama zamanında hala tadı damağımda olan lezzetli pidelerini ,ekmeklerini yediğim o güzel eşsiz tatların pişirildiği ocakların olduğu köyüm
Evlerin mutfaklarının neredeyse bizim evlerin salonu kadar olduğu,kendi yetiştirdikleri meyve ve sebze ile beslendikleri,herşeyin bol olduğu köyüm

yazın sıcağında buz gibi serin odalarında oturup,çeşmeden yine soğuk soğuk akan sularını içmeye doyamadığım en lezzetli ekmek ve peyniri yediğim köyüm

Neredeyse her evin kapısının açık olduğu,hala kapıların kilitlenmediği ve hangisinin kapısını çalsanız güler yüzle ve coşkuyla karşılandığınız,hala insanların insana sevgi beslediği,hala bir büyük ile karşılaştığınızda başınızı önünüze eğecek kadar saygının yaşadığı köyüm

Küçücük camlarından saatlerce avlusunu seyrettiğim çok ama çok güzel günlerimin geçtiği,en güzel uykuları uyuduğum,en güzel sabahlara uyandığım huzur dolu köyüm

Şimdi yüksek devasa bina yığınlarının bir beton tarlası şeklinde yükseldiği ama dublex olanların çok daha pahalıya satıldığı günümüzden yıllar önce evlerin neredeyse tümünün dublex olduğu 7 -8 odalı içi serin kocaman odalı evlerde,tahta zeminli tertemiz evleri olan köyüm

Sokaklarında koşup oynamasamda,ağır adımlarla yürüdüğüm,büyüklere saygısızlık olmasın diye kahvesinin ya da cami avlusunun önünden geçmemek için gidilen yere olan mesafeye uzatmak pahasına sokaklarında kaybolduğum köyüm

Gündüz sıcak vakti sokakları boş olsada elleri çatlamış ama kalpleri hala tertemiz olan insanımın yaşadığı köyüm

Sırtını yasladığı dağlara baktıkça içim ezilen Allah gecinden versin ama son durağım olacak olan güzel köyüm

Her yaz gidemesemde yaşlandıkça daha çok sevdiğim düğünlerine,adetlerine şahit olduğum köyüm

Şu güzel doğa ile içiçe yaşanan yer kötü olabilirmi suyu bol,yeşili bol olan gözlere şenlik köyüm

Bir günlük de olsa bana nefes aldırıp yaşam tempomun ne kadar da hızlı olduğunu bana hatırlatan köyüm

Görünce içimi coşturan ama kıyıp da koparamadığım resmi ile keyif aldığım,belki de yerinde olmak istediğim o toprağa kökünü salmış güzel papatyalarım

Suçıkan diye adlandırılan,adı üzerinde her yerinden buz gibi suların fışkırdığı verimli topraklarında dalları ağırlıktan eğilmiş bizi karşılayan kiraz ağaçları

Ceviz ağaçları

Suçıkandaki balık üretme tesislerindeki su arıkları hani karpuz çatlatan dedikleri cinsten soğuk suların aktığı,ayaklarımı soğuk sularına sokmaktan geri duramadığım köyüm

Kulağımın su sesine,gözümün her seferinde yeşiline doyduğu ama her dönüşümde aklımın kaldığı güzel köyüm

Her çeşit meyvenin yetiştiği,yabani böğürtlenleri yemekten ağzımızın,ellerimizin boyandığı köyüm


İnsanın verdiği huzurla,dinginlikle şehir yaşamının deliliğinden,stresinden ve gereksizliğinden sıyıran aslında bütün bunların insanın ömrünü nasıl da kısalttığını hatırlatan huzurlu köyüm

Balıkların üretilip yetiştirildiği tesislerinde yeni bir iş imkanı da yaratılan bereketli köyüm

İşte çok kısa da olsa belki sizlere azıcık bir fikir vermiştir bu resimler köyüm hakkında.Dediğim gibi orada doğmadım ,büyümedim ama çocukken yaz tatillerinde kısa da olsa gittiğim ama şimdi orta yaşlarda gittiğimde çok daha farklı duygular yaşadığım köyüm.Köklerimin bulunduğu,sık gidemesemde artık daha çok aklıma gelip özlediğim köyüm.Hafta sonu bir gün dahi olsa bana soluk aldıran,aslında boşuna koşturup stresle yaşadığımız şehirlerden bir kez daha soğutan güzel köyüm Yapağlı.
Bir daha ki postumda da devamı olan bir masal anlatacağım size benim masalım
Şimdilik sevgiyle kalın………………………

Kakaolu Fındık Kremasının Mercedes’i NUTELLA

” Kakaolu fındık kremasının mercedesi Nutella” bu terimi kullanan bebem.Daha bunun üzerine söz söylenmez ama ben biraz o gün yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak isterim.

Sevgili Pelin Özbay’ın daveti üzerine blogcuların mabedi MSA’a da yani Mutfak Sanatları Akademisin de buluştuk.Herbirimiz ilkokula başlayan çocukların neşesi ve heyecanı ile şakıyarak sabırsızlıkla beklemeye başladık Nutella ile olan buluşmamızı.

Yine her zaman ki gibi herşey önceden düşünülmüş ve hazırlanmıştı.Bize düşen önlüklerimizi bağlayıp işe koyulmaktı.Menümüz de olanlar Nutellalı Poğaça,Nutellalı Pita Ekmeği ve Nutellalı Açmaydı.

İşte bunlar Poğaçalarımız içleri Nutella dolu tam bir lezzet şöleniydi.Nasıl da güzel kabarmışlar değil mi?



Nutellalı Pita ekmeğinden kaç tane yedim bilmiyorum.Ortağım Pelin’di.Pelincim sen saydın mı kaç tane yediğimi?

Malzemeler hazır start veriliyor işe koyulmak için

Hamurlar yoğuruldu beze şeklini aldı açılmak için bekliyorlar.

Veeee yine içleri nutella dolu açmalarımız.Daha pişmeden bile piştiğinde ne kadar lezzetli olacağının sinyalini bu görüntü ile veriyor.

Piştikten sonra da o bıraktığı kokuyu hayal edebiliyorsunuzdur.

Nutella hiç bir zaman yetmez.İçine bir kez kaşık sokmaya görün.o kaşığı kavanozdan çıkarıp yemeye son vermek hiç ama hiç kolay değildir.

Pita ekmeklerimiz Nutella ile aşk yaşıyor biz de hayranlıkla ölümsüzleştiriyoruz tabiiki.
O gün tam anlamıyla damağımız çatladı.Nutella ile sarmaş dolaş olduk.Nutellaya doyduk diyemeyeceğim.Doymadık ki kavanozları eve taşıdık evde devam etmek üzere…..
Herkese Nutella tadında bereketli bir hafta dilerim sevgiyle kalın……………

Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi Siyah Beyaz Film Gibi Biraz

Ben 25 sene önce tertemiz bir kağıt aldım ve resim yapmaya başladım önümde renk renk boya kalemleri vardı ve tabi aklımda yapacağım resmin hayalleri.Önce bir ev çizdim şöyle kocaman camları olan.Bacasından duman tüten.O tüten dumanı izlemek içime huzur verdi hep.Bu evde yaşayanların göstergesiydi sıcacık bir ev içindekilerle beraber sevgi yumağı olmuş sarıp sarmalanmış.Önünde ıhlamur ağaçları,duvarına dolanmış hanımelleri vardı mis gibi kokan.Çizdikçe çiziyordum aklımda o kadar çok şey vardı ki hepsini kağıda dökmeliydim.Her çizdiğim kare gökkuşağı renkleri ile kendiliğinden boyanıyordu sanki.Ruhumun bütün renklerini kağıda döküyordum.Evin bahçesinde renkli çiçekler vardı,perdeler iki kanat halinde camın kenarlarına iliştirilmişti.Böylece evin içi hep aydınlık ve ferahtı.Güneş her zaman içeriyi aydınlatıyor ve ısıtıyordu.

O evde hep mutlu oldum.İçimde hep bir müzik vardı çalan ve hala çalmaya devam eden.Bazen hüzünlü şarkılarda çalsa genelde neşeli,hoş melodiler.Çocuktum o vardı,genç oldum yanımda duruyordu,orta yaşa geldim hala kalbim ellerinde inşallah durana kadar da orada kalır.

Dedim ya bizimkisi bir aşk hikayesi siyah beyaz film gibi biraz……

Browni Kurabiye

Merhabalar,

Pizza postunu o kadar uzun izlediniz ki eminim yemeyenler de yemiş kadar olmuştur.Aslında yazacak o kadar çok şey birikti ki hangisini önce yazayım bilemedim.Kafamda bir sıralama yaptım ve size bu muhteşem lezzetin tarifini yazmaya karar verdim.

Bu kurabiyeyi ilk Tümayın elinden yedim.Çok ama çok beğendim.Eh şimdi ben yiyip de beğenmişken ev halkını bu lezzetten mahrum etmek haksızlık olur dedim ve ben de yaptım.Hadi şimdi de siz yapın hem damağınız hem eviniz şenlensin.

Malzemeler

  • 1 paket teremyağ
  • 2 yumurta
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 2 kahve fincanı şeker
  • 1 paket kakao (yaklaşık 6-7 kaşık)
  • bir paket vanilya
  • bir paket kabartma tozu
  • aldığı kadar un

Üzerini ıslatmak için

  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı şeker

Kurabiye malzemelerini unu koymadan geniş bir kaba koyup unu azar azar ekleyerek karıştırmaya başlayın.Bu arada alabildiği kadar un cümlesini çoğu kişi sevmiyor ama yapılacak bir şey yok hamur ele yapışmayan kulak memesi kıvamına geldiğinde ceviz kadar parçalar kopartarak elinizde yuvarlayın.Yağladığınız tepsiye birbirine çok yakın olmayacak şekilde dizin.Kurabiyeler pişerken üzerini ıslatacağınız sütün içinde,şekeri karıştırarak iyice eritin.Ama bu işlemi yaparken sütü ısıtmadan soğuk süt ile yapın.Zira kurabiyeler 170 derecede yaklaşık 10-15 dakika piştikten sonra sıcakken bu sütlü şerbetin içine atılıp ıslatılıp tekrar geniş bir kaba alınacak.Yani kurabiye sıcak şerbeti soğuk olacak.Kalan şerbet de üzerlerine dökülüp afiyetle yenilecek.

Not:Ev halkının kurabiye hakkında yaptığı en büyük eleştiri,kakao yerine içine eritilmiş çikolata konulsaydı daha güzel olurdu.Aynen böyle dediler eh onu da siz deneyin artık.

Sevgiyle ve bereketle kalın……………