Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Lezita ile Lezzet Yolculuğu

Yeniden merhaba,yavaş yavaş gerçek hayata adapte olmaya çalışıyorum.Tatil dönüşleri hep böyle olur bende.Hangisi gerçek,hangisi değil karıştırırım.Çok şükür çok güzel ve keyifli bir tatil yaşadım.İnşallah seneye tekrarı kısmet olur.

Tatil öncesi Abalıoğlu Grubunun gıda sektöründeki en büyük yatırımı olan Lezita için Yeniköy Secret Garden’da yapılan etkinliğe davetliydim.Bu tür etkinlikleri seviyorum.Hem yeni şeyler öğreniyor,yeni insanlar tanıyorum hem de arkadaşlarım ile sohbet imkanı yakalamış oluyorum.Yine bol kahkahalı bir gün geçirdim.Sağolsunlar bizi çok güzel ağırladılar.

Abalıoğlu Grubu Pazarlama Müdürü Yasemin İşsever bizlere güzel bilgiler verdi.Abalıoğlu Grubunun kuruluşundan Lezita’nın doğuşuna kadar.Diyetisyen Mehlika Öktem’den sağlıklı yaşam ve lezzetli yemek üzerine pek çok şeyler öğrendik.Bana göre de tavuk en çabuk bozulan gıdalardan olduğu için çok dikkatle alınması gereken bir ürün.Hergün basından ya da tv den gördüklerimiz okuduklarımız beni hep korkutmuştur.Ama gerçekten Lezita ile bu güveni de sağlamış oldum.Zaten yumurta olarak alıp tükettiğim bir marka olması da gönül bağımın kurulmasına yardımcı oldu.

Lezita 2006 yılında İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde arkasında köklü bir geçmişle dünyaya geliyor. Yem sektöründe Türkiye’nin ilk ve lider firması olan Abalıoğlu kırk yıllık sanayi ve girişimcilik tecrübesini gıda sektörüne Lezita markası ile taşıyor. Abalıoğlu kültürü içinde yer alan sanayicilik ruhu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Abalıoğlu’nun anlatımı ile “arabanın bagajından köy kahvelerinde üreticilere satmaya çalıştığı yemden”Türkiye’nin en büyük et entegre tesisine giden sonsuz yolculukta onlara rehberlik ediyor. Yemden damızlık yumurta ve civciv üretimine, sözleşmeli yetiştiricilikten et üretimine kadar tam bir entegrasyon içinde çalışan Abalıoğlu’nun yatırımcılık zihniyeti Lezita markasının “en”lerle birlikte doğmasına yol açıyor. Böylece toplam 100.000 metre karelik alanı ile ülkemizin en büyük, üretimde geliştirilen en son teknolojilere sahip ve en hijyenik Et Entegre Tesisi Türkiye’ye kazandırılmış oluyor.

Bütün bu lezzetlerin tadına baktık.Acılı Piliç Taneleri tam atıştırmalıktı.Hem pratik ,hem de lezzetli.

Tamamen göğüs etinden yapılmış Lezita Schnitzel süperdi.
Abalıoğlu Grubuna bize gösterdikleri misafirperverlik ve güleryüz için çok teşekkür ederim.
Lezzetle ve iyilikle kalın……..

Küçük Bir Mola

Merhabalar,
Çalıştık,koşturduk yorulduk.Hayata küçük bir ara verip,dinlenmeye,nefes almaya gidiyoruz.
Hepiniz sağlık ve mutlulukla kalın………….

Kabak Mücver

Merhabalar efendim sıcak bir Temmuz akşamı ama şikayetçimiyim hayır.Yaz akşamları güzeldir.Balkon keyfi,akşam yürüyüşleri,uçuşan tüller hepsi güzeldir,huzur verir ruhuma.Şükürler olsun derim hep bu yazı da gördük.Tatil planları yapılır,açık havada sabah kahveleri içilir.Ruh gibi beden de özgürdür.

Uzun zamandır tarif vermemişim.Mutfak durdumu tabi ki hayır aksine çok çalıştı.Ankaralım sıraladı annesi elinden geldiğince yaptı.Ama bloga ulaşamadı maalesef.Hep bir koşturmaca,hep bir telaş vardı.

Kabak mücveri de aslında çok uzun zaman önce bloguma resmini koyup tarifini sonraya ertelemiş sonrada unutmuşum geçen gene yaptım tarifini de vereyim dedim isteyenler denesin diye.Bizim evde mücver yapıldı mı ilk söz şöyle derinden bir Allahhhhh olur yapıldığı gün de biter yine öyle oldu.Buyrun tarife;

Bana Bir Masal Anlat Baba (2. ve Son Bölüm)

Herkese merhaba yeniden,bir hafta sonuna sığdırdığım tüm güzellikleri sizlerle paylaşmak istiyorum.Aslında kısacık 2 güne o kadar çok şey sığdırdım ki bana sanki haftalar gibi geldi.Çünkü kısacık o 2 günün içinde hayatım vardı.Geçmişim,hiç bilmediğim ama yıllardır hem de 40 yıldır dinlediğim geçmişim.Birşey kısmet olmazsa olmaz ya bana da 40 yıldır kısmet olmamıştı işte.Tıpkı Yeni Türkü’nün şarkısında olduğu gibi

Bana bir masal anlat baba
İçinde denizler balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay
Baba bir masal anlat bana
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun
Şekerle bal
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İSTANBUL olsun
Aslında bu sözler tam da anlatmak istediğimi anlatıyor.Şimdi yazarken bile gözlerim doluyor.
Bundan seneler seneler önce Isparta Senirkent’te doğmuşum.Babamın iş icabı orada yaşarmış annem ile babam.Toy gencecik ikisi de hayata yeni başlayan iki insan.Umutları ve hayalleri varmış.Orada dünyaya gelmişim hem de diz boyu karın olduğu bir ocak günü.Hem de hamile olmasına rağmen oruçlu olan anneme inat.Daha inat damarım dünyaya gelmeden önce varmış demek ki.Ailenin 2. çocuğu ama tek kızı olarak.Belki de nazım,kaprisim ondan.Şımartılmadım ama içten içe hep bir pohpohlandım.Annem de tabii ki çok sever,hangi anne evladını ayırabilir ki ama hep bir önceliğim oldu babamın gözünde.Artık kız olmamdan mı yoksa birbirimize biraz benzememizden mi bilmem.Daha bir aklını eseni yapan, dediği dedik,haksız da olsa biraz inatlaşmayı seven yapılarımız biraz da bizi çekecek,taşıyacak insanlara denk düşmemizden mi bilinmez.Burada annem babamı,babanga da beni çeken biraz yükü ağırca insanlar olarak biraz sıkıntı çekmiş olabilirler ama emin olun bizim kaprisimiz sevdiğimizden biraz da deliliğimizden yoksa bir kötülük yok içimizde.
Babamdan yıllardır dinlediğim Senirkent’e gitmek dediğim gibi kısmet olmadı hiç.Ama bu sefer şeytanın kafasını babanga kırdı.Benden daha da hevesle doğduğun evi görmek istiyorum deyip bastı gaza.Evet eskimiş,yaşlanmış ama ev hala dimdik ayakta.Annem ile babam sanki daha 2 dakika önce oradalarmış gibi buldular evi.Daha evin sokağına girdiğimizde başladı kalbim çarpmaya heyecandan.Üstte gördüğünüz evin orta katında doğmuşum bir ebe yardımı ile.2 sene kalmışım doğduktan sonra.Dedim ya babam o zaman anlatmaya başlamış masalı bana.
Bu ev de tam doğduğum evin karşısındaki ev.Şimdiki haline bakmayın zamanında çok güzel bir evmiş.Yaşlı bir dede yaşarmış,ayaklarında yün çorapları olan.Balkonda uzattığı yün çoraplı ayaklarını oynattığında tam da karşısında ki evde ben korkudan kıyameti koparırmışım.
Dedim ya yıllardır masal gibi dinlediğim mekanlar gözümle görünce gerçeğe dönüştü.Biraz hayret biraz şaşkınlık ama daha çok gidip görmenin huzuru ile.
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İSTANBUL olsun
Babam içinde İstanbul olan masalı çok sahici anlatmış ve hiç elimi bırakmamış ama hiç.Allah uzun ve sağlıklı ömür versin onlara ve ben onların inatçı, dediği dedik, kaprisli kızları olmaya devam edeyim. İşte masalım bu bir varmış bir yokmuş derken 40 yıl geçmiş üstünden.
Oralara kadar gidince Eğirdir gölünün güzelliğini de görmek istedik muhteşemdi.
Ve dağlara kazınan Güçlüyüz,Cesuruz,Hazırız yazısı
Ve yeşillik,yeşillik hep yeşillik.Allah nasıl da güzel bir doğa vermiş her yerden hayat fışkırıyor
Şu manzara karşısında durup dakikalarca baktık gerçek mi diye.Göz alabildiğine bir ova dümdüz,yemyeşil
Yine kirazların ağırlığından dallarını yerlere kadar eğmiş bir ağaç.
Yuvayı yapan dişi kuş (İstisnaları saymassak her zaman öyledir gerçekten)
Eeee aslında blogum yemek blogu olmasına rağmen bir süredir yazdığım postlara bakarsak seyahat ve etkinlik ağırlıklı oldu.Ama headera bakarsanız orada şöyle bir yazı var ”Hayata Dair”
Şimdi en hoş ve ağız sulandıran kısma geldi sıra.Ispartaya gidip de bütün bu lezzetlerin tadına bakmadan dönemezdik zaten babam izin vermedi de.
Salata
Isparta’ya özgü Kabune (Nohutlu ve etli pilav)
Isparta gül diyarı ama tandırı,kabunesi ve bunlarla sunulan üzüm hoşafı da ünlü
Ayrı bir lezzetti tandır
Ben resmini çekinceye kadar künefeyi ikiye bölmüştü bile babanga
Bütün bu güzelliklerin ardından ilk aklıma gelen şey güzel bir Türk kahvesiydi.
Çok yoruldum,çok duygulandım ve mutlu oldum ama hepsine ama hepsine değdi gördüklerim.Güzel ve heyecan dolu bir hafta sonu geçirdim.Daha gidip görmek istediğim çok yer var.
Belki ilerde çocuklarım da içinde benim olduğum bir masal anlatırlar size.
İyilik ve güzelliklerle kalın…………………..